DOLAR 40.47 ₺
EURO 47.84 ₺
G.ALTIN 4,407.09 ₺
Ç.ALTIN 7,271.39 ₺
BTC 119,118.48 $
ETH 3,742.55 $
BİST 10,591.98

    Katar nasıl vazgeçilmez bir arabulucu oldu?

    SiyasetDünyaÇeviri Haberler
    Yayınlama: 23 Temmuz 2025 Çarşamba 19:15 Kaynak: Haber Merkezi

    Katar'ın arabuluculuğu kendi güvenliğini artırma stratejisinden tüm dünyanın güvenliğini destekleyen bir role dönüştü.

    Katar nasıl vazgeçilmez bir arabulucu oldu?

    Katar’ın "diplomasi başkenti" ve önemli bir arabulucu haline gelmesi, birkaç temel faktöre dayanıyor.

    Bu süreç stratejik vizyon, tarafsızlık politikası, ekonomik güç ve aktif dış politika sayesinde şekillendi.

    Katar, özellikle 2000’li yıllardan itibaren, bölgede tarafsız ve açık arabulucu rolü üstlenmeye çalıştı.

    Suudi Arabistan, İran, Hamas, İsrail, ABD, Taliban gibi birbirleriyle çatışmalı aktörlerle aynı anda iletişim kurabilen az sayıda devletten biri oldu. 

    Örneğin İsrail'in 13 Haziran'da İran'a saldırmasından birkaç saat sonra, ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk telefon görüşmelerinden biri Katar Emiri Şeyh Temim ile oldu.

    Popüler Gazete'nin Nesrine Malik imzalı analizden aktardığına göre Katar, savaşın sona ermesinde kritik bir rol oynadı.

    Diplomasi dış politikanın merkezinde

    2003 anayasası, Katar dış politikasının "uluslararası anlaşmazlıkların barışçıl çözümünü teşvik ederek uluslararası barış ve güvenliği güçlendirme ilkesine dayandığını" açıkça belirtiyor. 

    Katar, Suudi Arabistan, BAE ve İran gibi aktörlerle çevrili, istikrarsız bir bölgede küçük bir ulus olarak kırılgan konumunu güçlendirmek için diplomasiye odaklandı.

    Böylece, yavaş yavaş, sessizce, kendini dünyanın diplomatik başkenti haline getirdi.

    Doha son yıllarda ABD birliklerinin Afganistan'dan çekilmesi, Ukraynalı çocukların Rusya'dan geri dönmesi, İran'daki ABD'li tutukluların ülkelerine dönmesi, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Ruanda arasındaki barış anlaşması, Hamas tarafından tutulan İsrailli rehinelerin serbest bırakılması ve Gazze'de ateşkes için yapılan müzakerelere ev sahipliği yaptı.

    Temmuz 2025 itibarıyla Katar, bazıları Doha'da, bazıları ise yurt dışında olmak üzere 10 aktif arabuluculuk yürütüyor. 

    Orta Doğu'da muhafazakar bir Müslüman monarşi olan Katar, yakın zamana kadar Cenevre ve Oslo'da gerçekleştirilen yüksek riskli jeopolitik anlaşmalar için yeni bir merkez oldu.

    Katar'ın arabuluculuğu kendi güvenliğini artırma stratejisinden tüm dünyanın güvenliğini destekleyen bir role dönüştü.

    Ülke bu aşamaya nasıl geldi?

    Katar, 1971'de İngiliz himayesinin sona ermesinden sonraki yıllarda,  ne Suudi Arabistan'ın petrol zenginliği, ne Dubai'nin inşaat patlaması, ne de Mısır ve Suriye'nin kültürel ve politik gücüne sahipti.

    70'li ve 80'li yıllarda Arap dünyasının dört bir yanından beyaz yakalı işçiler Körfez'in petrol zengini ekonomilerine göç etti. Ancak çok azı Katar'a gitmeyi tercih etti. 

    Bölgedeki birçok kişi, Doha'nın silüetini ilk kez 1996'da Al Jazeera televizyon kanalı yayına başladığında gördü. 

    90'larda Katar doğalgaz bulunca her şey değişti. Katar, birkaç yıl içinde dünyanın önde gelen sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihracatçısı haline geldi ve egemen serveti hızla arttı.

    1995'te, mevcut emirin babası olan Hamad bin Halife Al Sani, babasına karşı bir saray darbesi düzenledi. Babası Katar'ın Suudi Arabistan'a bağımlı kalmasından memnun olsa da, yeni emirin daha büyük hedefleri vardı.

    Darbeden sonraki yıl Al Jazeera yayın hayatına başladı. Katar, kültürel erişimini bölgesel olarak genişletmek için yeni kanalı kullandı.

    Al Jazeera medya ağı, Katar’a yumuşak güç kazandırdı. Bu sayede Arap dünyasında kamuoyu oluşturdu, ülkenin görünürlüğünü artırdı.

    Kimi zaman Batı’yı, kimi zaman Arap rejimlerini eleştirerek “bağımsız ses” imajı yarattı.

    Bu medya gücü, Katar’ı yalnızca ekonomik değil, politik olarak da bölgesel bir oyuncuya dönüştürdü.

    Aynı zamanda Katar, Yatırım Otoritesi aracılığıyla finansal gücünü daha da artırdı.

    Katar devlet kurumları ve özel sektör kuruluşları, bir zamanlar ülkeyi yöneten İngiltere'de  100 milyar sterlinlik bir gayrimenkul portföyü oluşturarak 2007'de Chelsea Barracks'ı, 2009'da Shard'ı ve 2010'da Harrods'u satın aldı.

    Fransa'da 2011'de Paris Saint-Germain futbol kulübü, ABD'de 2016'da Miramax stüdyoları ve aynı yıl Singapur'daki ikonik Asia Square Tower de satın alındı.

    Oldukça başarılı geçen 2022 FIFA Dünya Kupası da, ülkenin küresel statüsünü yükseltti.

    Nüfus olarak küçük, ancak dünyanın kişi başına düşen en yüksek gelirlerinden birine sahip ülke, büyük askeri güçlerle değil, "para ve diplomasiyle" etkili olabilen bir aktöre dönüştü.

    Gazze, Suriye, Sudan gibi kriz bölgelerine insani yardım ulaştırarak itibar kazanan ülke, hem Arap, hem de İslam dünyasında “halk dostu” imajı yarattı.

    Türkiye ile yakınlık

    Türkiye, Katar’ın güçlenmeye devam etmesini mümkün kılan kilit müttefik oldu.

    Suudi Arabistan, BAE ve Mısır’ın Katar’a karşı başlattığı diplomatik ve ekonomik abluka, Doha’nın "tarafsız arabulucu" kimliğini tehdit etti.

    Türkiye, bu süreçte su, gıda ve ilaç tedarik etmenin yanı sıra Katar’a hızlı askeri ve diplomatik destek verdi, uluslararası alanda meşruiyetini savundu.

    Türk askeri birliği Katar’a sevk edildi ve Katar’daki Türk Üssü genişletildi. Bu destek Katar’ın hem ekonomik çöküşünü hem de olası askeri baskıyı önledi.

    Katar, Türkiye ile birlikte Hamas ile ilişkileri sürdürdü, Müslüman Kardeşler’e açık kapı bıraktı, İran’la iletişimini koparmadı.

    Sonuç olarak Türkiye, Katar’ın arabuluculuk yapabileceği siyasi güvenliği sağladı, Batı-Doğu hattında dengeleyici ortak oldu.

    Krizlerden dersler çıkardı

    Katar, zaman zaman diplomatik yalnızlık ya da ambargo riski taşımasına rağmen politikalarında geri adım atmadı.

    Katar, Arap Baharı döneminde protestocuların yanında yer alarak bölgedeki diğer güçlerle safları bozdu ve Mısır, Suriye, Tunus ve Libya'daki devrimi destekledi.

    Arap Baharı'nı haberleştirmede Al Jazeera'nın rolü büyüktü.

    Suudi Arabistan, BAE ve Mısır, Katar'ın istikrarlarını tehdit etmeye yönelik çabalarından ve İran'la yakın ilişkilerinin devam etmesinden öfkeliydiler.

    Bölgesel gerginlikler 2017 yazında doruk noktasına ulaştı. 5 Haziran'da Suudi Arabistan, BAE, Yemen, Mısır ve Bahreyn, Katar ile diplomatik ilişkilerini kesti.

    Katar gemilerinin, Arap Körfezi ve Mısır üzerinden hava, kara ve deniz seferlerini kullanmaları yasaklandı. Suudi Arabistan, Katar'ın tek kara sınır kapısını kapattı.

    Bu arada, Suudi Arabistan ve BAE askerlerini harekete geçirdi ve Katar'ı işgale hazırlandı.

    ABD'nin son dakika müdahalesi ülkeyi kurtardı. Suudi Arabistan ve BAE geri adım attı, ancak abluka devam etti.

    Abluka neredeyse dört yıl sürdü ve Katar ise bu krizden "bağımsız dış politika" dersi alarak daha güçlü çıktı.

    İlk olarak, açıkça büyük siyasi oyunlar oynamak bir hataydı. Arap Baharı sırasında alenen desteklediği partiler yerle bir edilmişti ve komşularını yabancılaştırmanın maliyeti yüksek oldu.

    İkinci olarak, arabuluculuğun yumuşak gücünü fark etti. Artık tarafsız davranıp, herkes için arabulucu olacaktı.

    Tarafsızlık, ekonomik güç, medya etkisi ve doğru zamanda doğru konumda olma becerisi sayesinde Doha artık sadece bir başkent değil, krizlerin çözüm adresi olarak görülüyor.

    Tüm bunlar da, Katar’ı 21. yüzyılın "diplomasi başkentlerinden" biri haline getirdi.

     

     

     

     

    İlk Yorumu Sen Yaz
    code