DOLAR 41.98 ₺
EURO 48.81 ₺
G.ALTIN 5,312.00 ₺
Ç.ALTIN 9,151.76 ₺
BTC 112,511.72 $
ETH 3,985.44 $
BİST 10,871.08
    SON DAKİKA

    Uluslararası toplum Sudan'daki sivil katliamına neden kayıtsız kalıyor?

    SiyasetDünyaÇeviri Haberler
    Yayınlama: 29 Ekim 2025 Çarşamba 19:30 Kaynak: Haber Merkezi

    HDK’nin suç döngüsü, BAE’nin gölgesindeki destek mekanizması ve ordunun zayıf karşı hamleleri arasında ezilen yine Sudanlı siviller oluyor.

    Uluslararası toplum Sudan'daki sivil katliamına neden kayıtsız kalıyor?

    Sudan'ın batısındaki Kuzey Darfur eyaletinin merkezi Faşir şehri, 30 ayı aşkın süredir orduyla çatışan ve şehri Mayıs 2024'ten beri kuşatan Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) yoğun saldırısına maruz kalıyor.

    “Darfur’un kalbi” olarak anılan Faşir’de yaşananlar, çatışmanın soykırım boyutuna evrildiğini gösteriyor.

    Popüler Gazete'nin Middle East Eye gazetesinden aktardığına göre paramiliter HDK güçleri, Washington'daki ateşkes görüşmelerinin çökmesinden saatler sonra Faşir kentine saldırarak çok sayıda sivili öldürdü.

    Faşir’deki bir ordu üssünü ele geçirerek direnişi kıran HDK milisleri, sivilleri zorla Hamideti (Muhammed Hamdan Daklu) lehine slogan atmaya zorladı, ardından birçoğunu infaz etti.

    Öte yandan, orduyu destekleyen Silahlı Mücadele Hareketleri Ortak Gücü, 26 ve 27 Ekim tarihlerinde çoğu kadın, çocuk ve yaşlı olmak üzere 2 binden fazla sivilin "tüm dünyanın gözü önünde, insanlığı şok edecek bir şekilde" öldürüldüğünü bildirdi.

    Sudan Doktorlar Ağı ise, HDK'nin şehirde altı sağlık personelini kaçırdığını ve serbest bırakılmaları için fidye talep ettiğini belirtti.

    Darfur'un başka yerlerinde soykırım yapmakla suçlanan HDK, Faşir'i mayınlarla çevreledi, açlık çeken sivillere yardım ulaştırılmasını engelledi ve şehrin dışındaki mülteci kamplarında katliamlar gerçekleştirdi.

    Şehirde 260 binden fazla sivilin iki yıldır mahsur kaldığı, gıda ve tıbbi malzeme akışının tamamen kesildiği, halkın hayvan yemiyle hayatta kalmaya çalıştığı belirtiliyor.

    HDK milisleri yalnızca Faşir’in merkezini değil, şehrin çevresindeki mülteci kamplarını da hedef alıyor. Uydu görüntüleri, son aylarda çevredeki köylerin yakıldığını ve bazı bölgelerde toplu mezarların oluştuğunu gösteriyor.

    HDK’nin kökenleri ve savaşın nedenleri 

    2013’te kurulan Hızlı Destek Kuvvetleri’nin kökleri, Darfur’daki isyancılara karşı savaşan Cancavid milislerine dayanıyor.

    Bu geçmiş, örgütün bugünkü saldırılarının rastlantısal değil, sistematik şiddet stratejisinin bir uzantısı olduğunu gösteriyor.

    Sistematik köy yakmaları, etnik temizlik ve cinsel şiddet vakaları, HDK’nin yalnızca askeri değil, demografik mühendislik amaçlı bir strateji izlediğini düşündürüyor.

    Sudan’daki iç savaş, 2023 Nisan’ında ordu komutanı Abdulfettah el-Burhan ile HDK lideri Muhammed Hamdan Daklu arasındaki güç mücadelesiyle başladı.

    Çatışmalar kısa sürede ülkeyi fiilen ikiye böldü: Ordu kuzey ve başkent Hartum çevresinde etkisini sürdürürken, HDK Darfur ve batı hattında kontrolü genişletti.

    Faşir’e yönelik saldırı, ordu güçlerinin bölgedeki direncini kırmak ve Darfur’un tamamını HDK kontrolüne almak amacı taşıyor.

    Birleşmiş Milletler’e göre savaşta şimdiye kadar en az 40 bin kişi hayatını kaybetti, 12 milyondan fazla insan yerinden oldu.

    Bu, dünyanın en büyük insani krizlerinden biri olarak tanımlanıyor.

    BAE’nin gölgesinde yürüyen bir vekalet savaşı

    Faşir’deki saldırılar, Sudan savaşının artık sadece yerel bir iktidar mücadelesi olmadığını, bölgesel güç rekabetinin parçasına dönüştüğünü ortaya koyuyor.

    BAE'nin, HDK’ye silah, para ve paralı asker desteği sağladığına dair uluslararası raporlar artıyor.

    Abu Dabi’nin bu destekle Sahel ve Kızıldeniz hattında nüfuz alanı inşa etmeye çalıştığı değerlendiriliyor.

    BAE desteği, HDK’nin sivil yerleşimlere yönelik saldırılarda uluslararası baskıyı göze alacak özgüveni edinmesinde etkili bir faktör olarak öne çıkıyor.

    Müzakereler çöktü

    Faşir'e düzenlenen saldırı, Washington'daki ateşkes görüşmelerinin çökmesinden birkaç saat sonra gerçekleşti.

    Müzakerelerde, ABD ile birlikte Sudan savaşına bir çözüm bulmakla görevli dört devletten Mısır, Suudi Arabistan ve BAE'den de üst düzey yetkililer yer alıyor.

    Diplomatik kaynaklara göre HDK'ye silah, para ve paralı asker sağlayan BAE, Faşir'deki durumu bir kuşatma olarak tanımlamak istemedi ve her iki tarafın da şehirdeki suçlardan eşit derecede sorumlu olduğunu öne sürdü. 

    Bu tutum, Abu Dabi’nin savaşta dolaylı bir taraf haline geldiği yönündeki iddiaları güçlendirdi.

    BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Pazar günü yaptığı açıklamada, savaşa müdahale eden ve savaş taraflarına silah sağlayan tüm ülkelere bunu yapmayı bırakmaları çağrısında bulundu.

    Uluslararası toplum neden sessiz?

    BM ve bazı insan hakları kuruluşlarının uyarılarına rağmen, Sudan'daki savaş suçlarına karşı güçlü bir diplomatik veya insani tepki gelmiyor.

    ABD ve Avrupa ülkeleri Gazze’ye yoğun diplomatik ve medya ilgisi gösterirken, Sudan’daki kriz küresel gündemde neredeyse görünmez durumda.

    Bunun ardında, jeopolitik çıkarların ve medya temsiliyetinin çifte standardı yatıyor.

    Gazze savaşı, güçlü semboller ve tarafların net kimlikleri nedeniyle küresel bir vicdan meselesine dönüşürken; Sudan’daki savaş, belirsiz güç merkezleri ve çıkar ilişkileri nedeniyle “yerel bir iç çatışma” gibi algılanıyor.

    Bu da uluslararası kamuoyunun baskısını ortadan kaldırıyor.

    Ayrıca savaşın “Afrika’nın iç meselesi” olarak sunulması, Batı’nın sorumluluk alanı dışında bir kriz olduğu algısını pekiştiriyor.

    Oysa Sudan’daki çatışma, yabancı müdahalelerin ve bölgesel hesaplaşmaların tam merkezinde gelişiyor.

    Faşir’deki katliam, Sudan savaşının artık kontrolsüz bir etnik temizlik sarmalına dönüştüğünü kanıtlıyor.

    Uluslararası toplumun seyirci kalışı, HDK'nin cezasızlık duygusunu pekiştiriyor.

    Yaptırım mekanizmalarının işletilmemesi, BAE’ye açık diplomatik uyarı yapılmaması ve orduyla sürdürülen etkisiz barış görüşmeleri, sivillerin sistematik olarak hedef alınmasına zemin hazırlıyor.

    Bugün Faşir, yalnızca Sudan’ın değil, küresel vicdanın çöküşünü simgeliyor.

    HDK’nin suç döngüsü, BAE’nin gölgesindeki destek mekanizması ve ordunun zayıf karşı hamleleri arasında ezilen yine Sudanlı siviller oluyor.

    Bu tablo, insan hakları söylemiyle reelpolitik arasındaki derin uçurumu bir kez daha görünür kılıyor:
    Sudan yanıyor, dünya bakıyor.

     

     

     

    İlk Yorumu Sen Yaz
    code