İsrail, Suriye'de Beşşar Esed rejiminin düşüşü ve 8 Aralık 2024'te Heyetu Tahrir'uş Şam (HTŞ) liderliğindeki geçiş yönetiminin iktidara gelmesinden bu yana Suriye topraklarına tahmini 700 hava saldırısı gerçekleştirdi.
Suriye sınırından kendisine tek bir mermi bile atılmamış olmasına rağmen, İsrail bu saldırıları sürdürüyor.
Popüler Gazete'nin Al Majalla dergisinden aktardığı Ammar Abdulhamid imzalı analize göre özellikle birkaç İsrailli bakanın Suriye'nin bölünmesi çağrısında bulunması nedeniyle İsrail'in Şam hakkındaki planlarının pek iyimser olduğu düşünülmüyor.
İsrail'in askeri eylemlerinin ölçeği ve ısrarı, Suriye'yi zayıf ve parçalanmış tutmak için daha geniş bir planının parçası gibi görünüyor.
Ancak İsrail'in davranışını basitçe kınamak, bunun altında yatan stratejik mantığı gözden kaçırmaya neden oluyor.
İsrail, ister İran ve onun vekil ağları (Hizbullah, Hamas, Husiler), ister IŞİD ve El Kaide gibi terörist olarak sınıflandırılan örgütler olsun, İslamcı hareketleri en tehlikeli düşmanları olarak görüyor.
Diğer yandan Cumhurbaşkanı Ahmed Şara liderliğindeki yeni Suriye yönetimi, artık kendilerini pragmatik ve tehdit oluşturmayan kişiler olarak tanıtıyor.
Ancak İsrail, birçoğunun geçmişte cihatçı gruplarla ilişkileri olduğunu unutmuyor ve istikrarsızlığı körükleyen ideolojik ilkeleri hala benimsediklerini düşünüyor.
İsrail'in mevcut güvenlik doktrini, Gazze'de Hamas deneyimi gibi kendince acı dolu derslerle şekillendi.
Bu deneyim, İslamcılar liderliğindeki hükümetlerin uzun süre pragmatik kalamayacağına dair inancı güçlendirdi.
İsrail için bir hükümetin bugün şiddetten kaçınması yeterli değil, ideolojinin bir kez daha rasyonel devlet yönetimini alt edebileceğinden korkuyor.
Bu nedenle, Suriye liderliğinin son zamanlardaki ılımlı beyanları ve İbrahim Anlaşmaları'na gelecekte katılabileceğine dair ipuçları, Tel Aviv'de çığır açıcı gelişmeler olarak değil, geçiş dönemi zorunluluğundan doğan, boş vaatler olarak görülüyor.
Yine de İsrail'in bu endişeleriyle, Suriye'nin egemenliğini ihlal etmesini haklı çıkarması asla kabul edilemez.
Gözlemcilere göre şu anda acilen ihtiyaç duyulan şey daha fazla hava saldırısı değil, açık, şeffaf ve gerçekliğe dayalı doğrudan diyalogdur.
Bu diyalog, normalleşme ile değil, sınırlı ama elle tutulur hedeflerle başlamalıdır.
Ancak bu adımlar, gelecekteki Şam hükümetinin, özellikle Golan Tepeleri konusunda zorlu tavizler vermesini gerektirebilir.
Bunun yerine acil hedef, Suriye'nin gidişatı hakkındaki İsrail güvenlik endişelerini ele alan ve Suriye'nin kalıcı bir tampon bölge veya vekalet savaş alanı olarak ele alınamayacağını teyit eden bir ara anlaşma olmalıdır.
Bu anlaşma güven oluşturma önlemleri, sınır güvenliği konusunda koordinasyon, ortak izleme düzenlemeleri veya Suriye'nin güneyinde yeniden yapılanma ve enerji projelerinde sınırlı iş birliği içerebilir.
Burada amaç, gelecekte daha anlamlı müzakerelerin önünü açarak güven ve öngörülebilirlik oluşturmaktır.
Bazıları böyle bir girişimin boşuna olduğunu düşünerek, İsrail'in anlaşma yapılamayacak şekilde agresif planları olduğunu vurguluyor.
Öte yandan, ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırma kararı -söylendiğine göre mevcut İsrail liderlerinin itirazlarına rağmen- bir değişime işaret ediyor.
Stratejik veya işlemsel olsun, bu hareket Washington'ın Suriye'nin geçiş hükümetine kendini kanıtlaması için alan vermeye açık olduğunu gösteriyor.
İsrail hükümeti ise, Batı'nın Esed sonrası Suriye'ye ekonomik baskıyı sürdürmesini ve Washington ile diğer Batı başkentlerinin Şara hükümetini meşrulaştıracak adımlardan kaçınmasını istiyor.
Bu yaptırımların hafifletilmesi boş bir çek değil. Açık beklentileri olan bir deneme sürecini temsil ediyor.
Cumhurbaşkanı Şara'dan talep edilen yabancı savaşçıların varlığına yönelik ilerleme, IŞİD'e karşı devam eden mücadelede sorumlu katılım, çoğulculuğa ve azınlık haklarına saygı ve İsrail de dahil olmak üzere komşularla yapıcı ilişkiler gibi beklentiler bulunuyor.
Suriye liderliğinin bu konuları ele alma şekli, yaptırımların hafifletilmesine devam edilip edilmeyeceğini belirleyecek.
Bu an nadir bir fırsat sunuyor. HTŞ liderliğindeki geçiş otoritesi, ülkeyi farklı yönetebileceğini, geçmişten ders çıkarabileceğini ve Suriye'yi yeni bir yola sokabileceğini gösterme şansına sahip.
Bölge ülkeleri, Gazze'deki soykımı veya başka yerlerdeki kanlı eylemlerine rağmen, jeopolitik olarak İsrail'in bölgede söz hakkına sahip olduğunu kabul ediyor.
Askeri ve ekonomik olarak baskın, diplomatik olarak yerleşik olan İsrail, dünyadaki büyük ülkeler tarafından destekleniyor.
Bu gerçeği görmezden gelmek bir strateji değildir. Bununla akıllıca bir şekilde yüzleşmek bir stratejidir.
Suriye'nin geleceği sloganlar, sessizlik veya hayalperest düşüncelerle güvence altına alınmayacak.
Ülkenin geleceği gözleri açık tutarak ve halkın çıkarları için zor kararlar alınarak şekillenecek.
Bir çok gözlemci, şu anda Suriye için en iyi adımın İsrail ile diyaloğa girmek olduğunu düşünüyor.
Geçtiğimiz ay Suriyeli ve İsrailli yetkililerinin, ortak sınır boyunca gerginlik yaşanmasını önlemek amacıyla doğrudan görüşmelere başladıklarına dair haberler ortaya çıktı.
Bunun ardından Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Los Angeles merkezli Jewish Journal dergisine verdiği röportajda, uluslararası hukuk ve egemenlik temelinde İsrail ile gelecekteki müzakerelere açık olduğunun sinyalini verdi.
Şara ayrıca, 1974 tarihli Suriye-İsrail Ayrışma Anlaşması ilkelerinin yeniden canlandırılmasını desteklediğini belirterek, bunun “karşılıklı itidal ve Suriye'nin güneyi ve Golan Tepeleri'ndeki sivillerin korunması” açısından bir çerçeve sunabileceğini söyledi.
İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırılarına değinen Şara, “Net olmak istiyorum. Bitmeyen kısasa kısas bombardıman dönemi sona ermeli. Hiçbir ülke, semalarında korkunun hüküm sürdüğü bir ortamda refaha kavuşamaz” ifadelerini de kullandı.
Ancak İsrail'in gerek Golan Tepeleri, gerek de Suriye'nin güneyinde işgal ettiği bölgelerden asla çekilmeyeceğine dair açıklamaları, Suriyeli Dürziler üzerinden istikrarsızlaştırma çabaları ve ülkeye yönelik bitmeyen hava saldırıları diyalog fikrinin pek gerçekçi olmayacağını düşündürüyor.