Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam'ın "devrim ihraç etme" döneminin sona erdiği yönündeki açıklaması, İran'ın Lübnan'daki müttefikleri arasında tepkiye yol açtı. Ancak Tahran buna dikkat çekici bir sessizlikle karşılık verdi.
Popüler Gazete'nin Houssam Itani imzalı analizden aktardığına göre küresel siyasetin değişen gelgitlerine uyum sağlayan Tahran, dış politikasını sessizce yeniden düzenliyor.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin geçtiğimiz haftalarda Beyrut'a yaptığı ziyaret, bu küçük ama sembolik açıdan önemli ülkeyle 'yeni bir sayfa açma' niyetini gösterdi.
İran, ideolojik misyonu gereği, hem bölgesel nüfuzunu genişletmek hem de dünyadaki "ezilenleri" bir araya getirmek için, onlarca yıldır başta Lübnan olmak üzere birçok Orta Doğu ülkesine "devrimini ihraç etmek" için büyük yatırımlar yaptı.
Devrim anı
İran İslam Devrimi'nin 1979'daki zaferi, küresel çalkantıların ortasında gerçekleşti. Ayetullah Humeyni'nin dönüşü bölgeyi elektriklendirmişti.
Camp David Anlaşmaları, Arap-İsrail çatışmasını yeniden tanımlamıştı. Afganistan'daki Marksist hizipçilik yerini Sovyet işgaline bırakmıştı.
Dönemin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher İngiliz refah devletini ortadan kaldırırken, ABD eski Başkanı Ronald Reagan Vietnam, İran ve Nikaragua'da aşağılanmaların ardından Amerikan hakimiyetini yeniden iddia ediyordu.
Bu bağlamda, dünya sınıf mücadelesi tarafından değil, kimlik tarafından yönlendirilen yeni bir devrim biçimine hazır görünüyordu.
Savaş sonrası kapitalizm, sınıf temelli siyaseti özümseyebileceğini ve Batı toplumlarını yeniden şekillendirebileceğini göstermişti. İran ise, bir karşı anlatı aradı.
Tahran'da yeni kurulan Ulusal Kurtuluş Hareketleri Ofisi, İran'ın küresel devrimci erişiminin merkezi haline geldi.
Bu yeni oluşumun ideolojisi, yalnızca Batı kapitalizmini değil, Doğu ve Batı'dan her türlü tiranlığı kapsayan bir ifade olan "küresel kibire" karşı bir savaşa odaklanmıştı.
Komintern'den öğrenilecek dersler
Bolşevikler tarafından küresel komünist devrimi desteklemek için kurulan uluslararası bir kuruluş olan Komintern'den öğrenilecek dersler vardı.
Komintern sonunda Sovyet devlet çıkarlarının bürokratik bir uzantısı haline geldi ve bu durum genellikle yerel devrimci hareketlerin zararına oldu. Yıllar süren iç karışıklıklardan sonra Joseph Stalin sonunda kuruluşu dağıttı.
İran'ın deneyimi de benzer bir yol izledi, diğer ülkelere sürtüşme ve parçalanma ihraç etti, iç bölünmeyi ekti ve özellikle komşu Arap devletleriyle bölgesel gerginlikleri şiddetlendirdi.
Komintern gibi, Ulusal Kurtuluş Hareketleri Ofisi de sonunda dağıtıldı ve yöneticisi İran'ın acımasız iç tasfiyelerinden birinde idam edildi.
Bu değişim, İran'ın ulusötesi devrimci bir gündemden, daha devlet merkezli bir milliyetçiliğe doğru dönüşünü işaret etti.
Lenin'in "Devlet ve Devrim"inin, İran liderliği içindeki eski İslamcı Solcular arasında nihayet alıcı bir kitle bulduğu görülüyordu.
1979’da İran devriminin yükselişi ve “devrimi ihraç etme” stratejisinin benimsemesinin ardından genel olarak bölgede ciddi değişimler yaşandı.
İran’ın nüfuzu, Irak (Haşdi Şabi), Lübnan (Hizbullah), Filistin (İslami Cihad), Suriye ve Yemen (Husiler) gibi birçok Arap ülkesine uzandı.
Bu hedef bağlamında, İran İslam Devrimi'nin siyasi ve ruhani lideri olan Humeyni, devrim ihraç etme ideolojisi hakkında şunları söyledi:
"Devrimimizi tüm İslam ülkelerine, ama aynı zamanda mazlumlara karşı kibirlenen tüm ülkelere ihraç etmek istiyoruz."
Humeyni'nin yakın bir müttefiki olan mevcut dini lider Hamaney ise, "Bu devrimin ihraç edilmesi, devrimci değerlerin ihraç edilmesi, dünyadaki zalim ve tiranların açığa çıkarılması anlamına gelir. Bu bizim ilahi görevimizdir. Bunu yapmazsak, ihmalkarlık yapmış oluruz" diye konuştu.
Devrim başarısız mı oldu?
Peki, bugün devrim ihraç etme çağının sonunu ilan etmek ne anlama geliyor?
Bu, artık ortak bir düşman veya ideolojik bir dava etrafında birlik hayalini barındırmayan Müslüman dünyasının siyasi ve sosyal yapısında daha derin bir dönüşümü mü yansıtıyor?
Gerçekte İran devrimi, daha en başından itibaren Müslümanları birleştirmeyi başaramadı.
Bunun tek nedeni mezhepsel fay hatları değil, Tahran'ın hem dini, hem de siyasi liderliği tekeline alma ısrarıydı.
Değişen bir dünya
Aynı zamanda, cihatçı Selefi akım da "İslami uyanışı" ateşleme girişiminde daha iyi bir performans gösteremedi.
Bu açıdan bakıldığında, ne İran, ne de bölgesel müttefikleri devrim ihraç etme projesinin sonu için yas tutmamalı.
Dünya, ideoloji tarafından değil, yapay zeka, robotik ve insan varoluşunu yeniden şekillendiren dijital teknolojiler tarafından yönlendirilerek büyük ölçüde değişiyor.
Bu gelişen altüst oluşla karşılaştırıldığında, 20. yüzyılın büyük devrimleri, bütün yüce manifestoları ve ideolojik coşkularıyla, yalnızca tekrarlanamaz değil, belki de alakasız, hatta anlaşılmaz görünüyor.