22 Aralık 2025 Pazartesi
DOLAR 42.82 ₺
EURO 50.37 ₺
STERLIN 57.67 ₺
G.ALTIN 6,104.11 ₺
Ç.ALTIN 9,975.14 ₺
BTC 88,157.10 $
ETH 2,993.28 $
BİST 0.00
    SON DAKİKA

    Lübnan ordusu neden İsrail'e karşı ülkeyi savunamıyor?

    SiyasetDünyaÇeviri Haberler
    Yayınlama: 22 Aralık 2025 Pazartesi 19:20 Kaynak: Haber Merkezi

    Güçlü devletler, Lübnan ordusunun gerçek bir savunma kapasitesine sahip olmasını bilinçli biçimde engelledi.

    Lübnan ordusu neden İsrail'e karşı ülkeyi savunamıyor?

    Lübnan ile İsrail’in geçen hafta Nakura’da, 1983’ten bu yana ilk kez doğrudan görüşmeler gerçekleştirmesinden sadece birkaç saat sonra İsrail savaş uçakları yeniden havalandı.

    Lübnan'ın güneyindeki kasabalar hedef alındı, binalar bombalarla yerle bir edildi.

    Popüler Gazete’nin Hala Jaber imzalı analizden aktardığına göre saldırıların ardından İsrail tarafından ileri sürülen gerekçe yine değişmedi: “Hizbullah altyapısı hedef alındı.”

    Ancak ne silah depoları ne de silahlı unsurlar vuruldu. Bombardımanın hedefinde bir kez daha siviller vardı.

    Bu saldırılar, İsrail’in ateşkesi tek taraflı bir kavram olarak gördüğünü ve ihlallerin hiçbir bedel doğurmadığını bir kez daha gözler önüne serdi.

    Ateşkes, İsrail için uyulması gereken bir yükümlülük değil, dilediğinde askıya alabileceği bir araç olarak işliyor.

    Ordu yanıt veremedi

    Saldırı noktalarına dakikalar mesafedeki Lübnan ordusu ise müdahale edemedi.

    Bu durum askerlerin cesaretsizliğinden kaynaklanmıyordu. Aksine, Lübnan askerleri bir yıldır güneyde sürekli ölüm tehdidi altında devriye geziyor, insansız hava araçlarının gölgesinde sivilleri tahliye ediyor, üniformasıyla öldürülen silah arkadaşlarını toprağa veriyor.

    Savaş uçaklarının sesini duyacak, şok dalgalarını hissedecek kadar yakın olsalar da, verecekleri bir karşılık yoktu.

    Lübnan ordusunun ne hava savunma sistemi, ne önleme füzeleri ne de F-35’leri tespit edebilecek radarları bulunuyor.

    Korumakla yükümlü olduğu sivilleri koruyamamasının nedeni bu yapısal yoksunluk.

    Bu yetersizlik uzun yıllardır sürdürülen bir politikanın sonucu. Güçlü devletler, Lübnan ordusunun gerçek bir savunma kapasitesine sahip olmasını bilinçli biçimde engelledi.

    Tekrarlanan ihlaller

    27 Kasım 2024’te başlayan sözde “ateşkes”ten bu yana İsrail, Lübnan’ın egemenliğini 10 binden fazla kez ihlal etti.

    Bunların 7.500’ü hava saldırısı, 2.500’ü kara saldırısıydı; deniz ihlalleri, suikastlar ve sistematik yıkım bu tabloya eşlik etti.

    Ekim 2023–Kasım 2024 arasında en az 41 Lübnan askeri öldürüldü.

    Yedi sınır noktası hâlâ işgal altında, yalnızca Yaroun’da 4 bin metrekareden fazla alan duvarlarla çevrildi.

    Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü (UNIFIL), İsrail’in eylemlerinin 2006 tarihli 1701 sayılı BM kararını ihlal ettiğini defalarca doğruladı. Ancak bu tespitler sahada hiçbir sonuç doğurmadı.

    Lübnan ordusu bu ihlalleri durduramıyor; çünkü buna izin verilmiyor. Ordu zayıf değil, kasıtlı olarak zayıflatıldı.

    ABD’nin 2006’dan bu yana sağladığı 3 milyar doları aşan askeri yardım, hafif silahlar ve lojistikle sınırlı kaldı.

    Lübnan’ın 2024 savunma bütçesi 768 milyon dolar iken, İsrail’in savunma bütçesi 36,9 milyar dolara ulaştı.

    Küresel askeri güç sıralamasında Lübnan 115’inci, İsrail ise 15’inci sırada yer alıyor.

    Hava kuvveti ve hava savunması olmayan bir ülke, kendi hava sahasını savunamaz. Bu bir talihsizlik değil, bilinçli bir tercihin sonucudur.

    Dış müdahale, iç kriz

    1989 Taif Anlaşması’ndan bu yana Lübnan’ın askeri kapasitesi, İsrail’in “nitelikli askeri üstünlüğü” gerekçesiyle sınırlandırıldı.

    Rusya’nın 2008’de önerdiği MiG-29’lar, İran’ın 2010 ve 2019’daki hava savunma sistemi teklifleri ABD baskısıyla reddedildi.

    Lübnan Hava Kuvvetleri’nin elindeki A-29 Super Tucano uçakları ise modern savaş uçakları karşısında etkisiz.

    Bu boşlukta Hizbullah ortaya çıktı. 1982 işgaline karşı kurulan yapı, bugün devlet dışı ancak güçlü bir askeri aktöre dönüştü.

    Tartışmalı ve kutuplaştırıcı olsa da, birçok analist Hizbullah olmadan Lübnan’ın Litani Nehri’nin güneyindeki varlığını koruyamayacağını kabul ediyor.

    Washington ise bir yandan Lübnan ordusundan Hizbullah’ı silahsızlandırmasını istiyor, diğer yandan bunun imkansız olduğunu açıkça dile getiriyor.

    ABD’li yetkililer, İsrail’in Hizbullah’ı askeri olarak yok edemeyeceğini kabul ederken, Lübnan’a herhangi bir güvenlik garantisi sunmuyor.

    Hizbullah destekçileri ise şu soruyu soruyor:

    "Eğer Hizbullah yarın silahsızlansa, İsrail Lübnan hava sahasını ihlal etmeyi,  topraklarını işgal etmeyi, kasabalarını bombalamayı, sivilleri ve askerleri öldürmeyi bırakır mı?"

    Bunun hiçbir garanti yok.

    İmkansız talepler arasında bir ülke

    Lübnan bugün imkansız talepler arasında sıkışmış durumda.

    Hizbullah'ın caydırıcılığını bırakması isteniyor ama ülke korunmuyor.

    Orduya güvenilmesi bekleniyor ama silah verilmiyor, diplomasiye inanması talep ediliyor ama ertesi gün ülke bombalanıyor.

    Bu nedenle hava sahasını savunamadığı için Lübnan askerini suçlamak gerçekçi değil.

    Sorumluluk, ordunun asla gerçek bir savunma gücüne sahip olmamasını sağlayan yerli ve yabancı aktörlerde.

    Lübnan ordusunun ülkeyi savunmasına izin verilene kadar, birçok Lübnanlı için Hizbullah fiili bir “son savunma hattı” olmaya devam edecek.

    Bu bir tercih değil, dayatılmış bir sonuç.

    Dünya, Lübnanlı sivillerin hayatlarını jeopolitik hesapların harcanabilir unsurları olarak görmeyi bırakmadıkça, bölgede ne ateşkes kalıcı olacak ne de “istikrar” söylemi inandırıcılık kazanacak.

    İlk Yorumu Sen Yaz
    code