4 Haziran 2025 Çarşamba
DOLAR 39.17 ₺
EURO 44.88 ₺
G.ALTIN 4,233.24 ₺
Ç.ALTIN 6,854.85 ₺
BTC 106,578.05 $
ETH 2,649.65 $
BİST 9,277.01
    ads

    Kraliçe 2. Elizabeth neden hiç İsrail'i ziyaret etmedi?

    SiyasetDünyaÇeviri Haberler
    Yayınlama: 30 Mayıs 2025 Cuma 20:00 Güncelleme: 30 Mayıs 2025 Cuma 20:03 Kaynak: Haber Merkezi

    İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth iktidarı boyunca 120'den fazla ülkeyi ziyaret etti, ancak İsrail'e hiç gitmedi.

    Kraliçe 2. Elizabeth neden hiç İsrail'i ziyaret etmedi?

    İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth, tahtta geçen 70 yıl süresinde 120'den fazla ülkeyi ziyaret etmesine rağmen, hiç bir zaman İsrail'i ziyaret etmedi.

    İlginç olan Kraliçe, İngiltere'ye dost olmayan ve hatta zaman zaman düşman olarak kabul edilen ülkeleri bile gitti.

    Popüler Gazete'nin Press Tv'den aktardığı analize göre Kraliçe, 1961'de İran'ı ziyaret etti. 1991'de Zimbabve'de dönemin başkanı Robert Mugabe tarafından ağırlandı. 1986'da Çin'i ziyaret etti ve Çin Seddi boyunca yürüdü. 

    Ancak Kraliçe 2. Elizabeth İsrail'i hiç ziyaret etmedi. Dindar bir Hristiyan olarak bilinmesine ve İngiltere Kilisesi'nin başı unvanını taşımasına rağmen, Hristiyan dininin en kutsal yerlerini ziyaret etmek için işgal altındaki Filistin topraklarına hiç gitmedi.

    Hatta Kraliçe, kendi kayınvalidesi Kudüs'teki St. Mary Magdalene Kilisesi'nde gömülü olmasına rağmen bu yolculuğa hiç çıkmadı. 

    Kraliçe'nin İsrail'e tepkilerinin de olumsuz olduğu biliniyor.

    Örneğin 1984 yılında Ürdün'ü ziyaret ettğinde, uzaktaki Batı Şeria'yı izlerken gökyüzündeki İsrail savaş uçaklarını görüp, "Ne kadar korkutucu" dedi.

    Kraliçe Elizabeth daha sonra işgal altındaki Batı Şeria'daki yasadışı yerleşim birimlerinin yerlerini gösteren bir haritayı inceledikten sonra, "Ne kadar da iç karartıcı bir harita" ifadelerini kullandı.

    Kraliçe neden Tel Aviv'i hiç ziyaret etmedi?

    Kraliçe Elizabeth, 1946'da Kudüs'teki Kral Davut Oteli'ne düzenlenen saldırıda 91 kişi öldüğünde 20 yaşındaydı.

    Yahudi terör grubu Irgun tarafından planlanıp gerçekleştirilen söz konusu patlamada, 11 üst düzey İngiliz yetkili ve çok sayıda sivil hayatını kaybetti. 

    1929'da inşa edilen otel, 1940'ların başlarında Mandater Filistin'de (İngiliz jeopolitik varlığı) görev yapmak üzere atanan İngilizler için resmi olmayan bir merkez haline gelmişti. Otel aynı zamanda, bu yetkililer ve ailelerinin bir araya geldiği bilinen bir yerdi. 

    Yahudi terör örgütlerinin uzun süredir sürdürdüğü bir kampanyanın ardından gerçekleşen terör saldırısı, İngiltere'nin Levant'taki politikasında bir dönüm noktası oluşturdu ve askerlerin kademeli olarak geri çekilmesine yol açtı.

    Böylece sivil ve silahsız Filistinliler, ilerleyen yıllarda Irgun veya Stern çetesi gibi Yahudi terör örgütleriyle karşı karşıya kaldı ve 1948'de Arap köylerine yönelik etnik temizlik yaşandı.

    Bu terör saldırıları Krallığı derinden sarstı. Bunların İngiliz işgaline direnen yabancı savaşçılar tarafından değil, bir zamanlar İngiltere tarafından siyasi olarak desteklenen Yahudi örgütleri tarafından gerçekleştirildiği için ihanet olarak görüldü.

    Çünkü birçok kişi için İngiltere yalnızca Tel Aviv'in yakın bir ortağı değil, aynı zamanda birçok yönden Siyonizm'in vaftiz babasıydı.

    Sonuçta, Lord Balfour kisvesi altında, sözde "Yahudi vatanı"nın kurulması için Filistin'i teklif etme sözü veren İngiltere'ydi.

    1917 yılında atılan bu adım, yerli Filistinlileri atalarının topraklarından sürmeyi amaçlayan kitlesel Yahudi göçünün önünü açtı.

    Diğer yandan, Yahudi terör grupları, otel saldırısıyla durmadı. 1 Mart 1947'de, silahlı kuvvetlerin sık sık gittiği yerel bir kulübü hedef alan benzer bir saldırıda 17 İngiliz subayı öldürüldü. 

    Başka bir olayda, askerler asıldı ve vücutları patlayıcılarla dolduruldu.

    Aynı yılın Ağustos ayında, Kudüs'teki İngiliz İşçi Dairesi'nin bombalanmasında üç İngiliz polisi öldü..

    Birkaç hafta sonra, dört İngiliz polisi bir bankanın dışında öldürüldü, ardından yerel polis karakolu bombalandı ve 10 polis daha öldü.

    1948 yılına gelindiğinde ise, “Kral ve ülkeye” hizmet etmek üzere görevlendirilen 800’den fazla asker, kısa süre sonra İsrail’in siyasi sınıfını oluşturacak olan bu terör gruplarının elinde can verdi.

    Bu olaylara tanıklık eden Kraliçe, yaşananları net bir şekilde hatırlıyordu ve hayatı boyunca da unutmadı.

    Elizabeth, 2. Dünya Savaşı sırasında binlerce ailenin yas tuttuğu bir dönemde büyüyen bir prenses olarak, babası ve ülkesi için en büyük fedakarlığı yapan bu askerlere karşı özel bir bağlılık hissediyordu.

    İngiliz siyasi desteği üzerine kurulu ancak askerlerinin kanıyla yıkanmış bir ülkeyi nasıl gezebilir ve ziyaret edebilirdi?   

    Ayrıca İsrail rejimi, geçmişteki bu saldırılarla ilgili bir miktar pişmanlık dahi göstermedi.

    Hatta Başbakan Binyamin Netanyahu da dahil olmak üzere dönemin önde gelen politikacıları, Kral Davut Oteli'nin bombalanmasının yıldönümünü kutladı ve üstüne üstlük vahşeti gerçekleştirenleri onurlandıran bir plaket verdi.

    İngiliz kamuoyu ise, Kraliçe'nin Arap devletleri ve monarşileri rencide etmemek adına İsrail'i ziyaretten kaçındığını iddia etti

    Öte taraftan, Kraliçe'nin İngiltere'deki Yahudi toplumuyla ilişkileri iyiydi ve Baş Haham Immanuel Jakobovits'i soylular sınıfına yükseltti ve birçok başka İngiliz Yahudisine şövalyelik ünvanı verdi.

    Aynı zamanda Kraliçe, ülkesine gelen İsrailli liderlere karşı her zaman nazik davrandı. Dönemin cumhurbaşkanları Haim Herzog ve Ezer Weizman'ı sarayında kabul etti ve eski Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e fahri şövalyelik ünvanı verdi.

    "İsrailliler terörist"

    İsrail'in eski cumhurbaşkanı Reuven Rivlin konuya ilişkin bir açıklamasında, Kraliçe 2.Elizabeth'in tüm İsraillilerin "ya terörist ya da teröristlerin oğulları" olduğuna inandığını söylemesi geniş yankı uyandırdı.

    Kraliçe'nin Buckingham Sarayı'na uluslararası resmi görüşmeler dışında hiçbir İsrailli yetkiliyi kabul etmediğini söyleyen Rivlin, Kral 3. Charles'ın ise her zaman "çok dost canlısı" olduğunu ekledi.

    Kraliçe'nin torunu, Kraliyet ailesinin iki numaralı varisi Cambridge Dükü Prens William, 2018'te işgal altındaki Filistin topraklarına resmi ziyarette bulunan ilk Kraliyet ailesi üyesi oldu.

    Batı Şeria’nın Ramallah kentinde Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’la bir araya gelen Prens William, yoğun güvenlik önlemleri eşliğinde Ramallah’ta bir mülteci kampını da ziyaret etti.

     
    İlk Yorumu Sen Yaz
    code