Bölgenin demografik yapısını değiştirmek için dünyanın dört bir yanından İsrail’e getirilen Yahudilerin son zamanlarda kitlesel olarak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne (GKRY) yerleşmeye başlaması endişeyle karşılanıyor.
GKRY'de yaklaşık 15 bin İsraillinin yaşadığına dair medyada ve yerel siyasette dile getirilen bilgiler tartışmalara yol açtı.
Popüler Gazete'nin Şarku'l Avsat'tan aktardığı analize göre bu durum, sadece demografik değil, ekonomik, siyasi ve jeostratejik boyutlarıyla da ele alınıyor.
Bu bağlamda, GKRY'nin ana muhalefet görevini üstlenen solcu Emekçi Halkın İlerici Partisi (AKEL) Genel Başkanı Stefanos Stefanu, "adada bir Yahudi yerleşimci istilası" olduğu konusunda uyardı.
Stefanu, partisinin kongresinde yaptığı konuşmada, İsraillilerin GKRY'de kontrolsüz şekilde topraklar satın aldığına işaret ederek, şunları söyledi:
"Ülkemiz elden gidiyor. İsrail bizi işgal ediyor. İsraillilerin Kıbrıs'ta önemli ekonomik birimleri ve geniş toprak alanlarını, organize ve kapsamlı bir şekilde satın aldıklarına tanık oluyoruz."
Bu bağlamda AKEL Partisi, yabancılara en az 300 bin avro değerinde gayrimenkul veya şirket hissesi yatırımı karşılığında verilen "altın vize" mekanizmasının düzenlenmesi ve denetlenmesini amaçlayan iki yasa tasarısını Temsilciler Meclisi'ne sundu.
Öte yandan, İsrail devlet televizyonu Kan 11, geçtiğimiz haftalarda "Kıbrıs Ekspresi" başlıklı bir haber yayınladı.
Söz konusu haber kapsamında adaya yerleşmiş olan çok sayıda İsrailliyle görüşüldü. Bunların çoğu, adadaki yaşamın İsrail'dekinden daha iyi olduğunu söyleyerek, ülkelerine dönmeyi düşünmediklerini ifade etti.
Bu hedefle Limasol, Baf, Larnaka ve Ayia Napa gibi büyük şehirlerde Yahudi okulları, sinagoglar, koşer restoranlar ve ağırlıklı olarak İsraillilerin yaşadığı mahalleler kurulmaya başlandı.
İbranice adadaki pazarlarda, restoranlarda ve lüks otellerde sıklıkla duyuluyor ve hatta bir Yahudi mezarlığı bile var.
Rum Politis Gazetesi ise, özellikle İsrail ile İran arasındaki savaşın patlak vermesinden sonra, son yıllarda İsraillilerin adada arazi ve ev satın alışlarındaki artış hakkında bir haber yaptı.
"Sanki başka bir vaat edilmiş toprakmış gibi. Yahudiler neden Kıbrıs'ta arazi satın alıyor?" başlıklı haberde, Yahudiler için İsrail dışında istikrarlı bir dayanak noktası oluşturmaya yönelik organize bir eğilim olduğuna dikkat çekildi.
İsraillilerin GKRY'yi "arka bahçeleri" gibi kullandıkları vurgulanan haberde, Yahudi Chabad Örgütü'nün GKRY'deki varlığına işaret edildi.
Haberde, GKRY'ye gelen Yahudilerin neredeyse küçük bir şehir kurdukları ifade edilerek, adada Chabad Örgütü'ne ait 6 ev, bir sinagog, bir anaokulu, bir Mikve (dini ritüel banyosu), Yahudiler için 'Helal' sertifikasyon kuruluşu olduğu bilgisi verildi.
Chabad, Filistinlilerin varlığını inkar eden, işgal altındaki Filistin'den sürülmelerini savunan ve Filistinlilere toprak verecek her türlü anlaşmaya karşı çıkan aşırıcı bir örgüt olarak tanımlanıyor.
Hareetz gazetesi ise “İkinci İsrail: İsrailliler Kıbrıs’a Akın Ediyor” başlıklı bir haber yayımladı.
Söz konusu haberde, tüm sokaklarda İbranice’nin yoğun olarak konuşulduğu ve adaya gelen İsraillilerin emlak fiyatlarında ciddi bir artışa neden olduğunu ifade edildi.
Bazı medya organları, adaya gelen İsrailliler arasında eski Mossad üyeleri, güvenlik şirketi sahipleri ya da paralı askerlerin olduğunu iddia etti.
Bu durum, özellikle İran'la bağlantılı kişilerin adada izlendiği yönündeki haberlerle birleşince, kamuoyunda kuşkulara yol açtı.
Yahudi okulları ve sinagogların artması, kimi çevrelerce “sessiz yerleşim” politikası olarak algılanıyor.
1963'te çöken Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Filistin'i bir devlet olarak tanıyan ilk ülkelerden olduğu ve eski Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios'un İsrail'in işgal politikasını eleştirdiği biliniyor.
1980'lerde büyük bir Filistinli grubuna ev sahipliği yapan, "Filistin Devrimi" dergisi ve Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) yayınlarını yayınlayan Rum Kesimi, son 30 yıldır İsrail için bir cephe hattına dönüştü.
İsrail ile GKRY arasındaki bağlar, sadece enerjiye değil, güvenlik, ticaret, teknoloji, savunma ve diplomatik koordinasyona dayanıyor.
Geçtiğimiz ay İran ile İsrail arasındaki savaş sırasında, İsrail resmi havayolu şirketi El Al, İran ve Husilerin füze saldırılarından korkarak, sivil uçaklarını Lefkoşa'ya kaydırdı. Bu durum, İsrail ile GKRY ilişkilerindeki önemli değişimin açık işaretiydi.
İsrail, ilk önce GKRY'ye terörle mücadele eden ülkeler grubuna üyelik teklif etti. Bu geniş kapsamlı çerçevede Tel Aviv, istihbarat iş birliği önerdi ve bu hızla askeri iş birliğine dönüştü.
İsrail, GKRY ve Türkiye arasındaki ilişkilerin bozulmasının ardından bu iş birliğinin meyvelerini topladı.
Bu durum, İsrail'in Mavi Marmara gemisine yönelik saldırısıyla daha da belirginleşti. İsrail, Türkiye'deki bir Mossad üssünü kapatmak zorunda kaldı.
Türkiye, topraklarını ve hava sahasını İsrail askeri faaliyetlerine kapattı ve İsrail Hava Kuvvetleri'nin Türkiye'de savaş tatbikatları yapmasına olanak tanıyan anlaşmayı iptal etti. İsrail alternatifler aramaya başladı ve Yunanistan ile GKRY ortaya çıktı.
Netanyahu, 2015'te Lefkoşa'ya resmi bir ziyaret gerçekleştirdi ve GKRY topraklarında askeri eğitim yapılmasına ilişkin bir anlaşma imzaladı.
İsrail merkezli Kanal 12 televizyonu, İsrail'in GKRY'deki tatbikatlarının, İran'ın olası bir saldırısına karşı savunma ve taarruz sistemlerinin hazırlanmasını simüle ettiğini bildirdi.
İsrail ve GKRY, Doğu Akdeniz’deki doğal gaz kaynaklarının çıkarılması, taşınması ve Avrupa’ya iletilmesi konusunda da ortak projelere girdi.
İsraillilerin adayı “vaat edilmiş topraklar” arasında gördüğüne dair herhangi bir resmi, dini ya da ideolojik doktrin bulunmasa da, GKRY, Avrupa Birliği üyesi olduğu için özellik İsrailli zenginler tarafından cazip bir yatırım alanı haline geldi.
Sonuç olarak, bunun sessiz bir göç ya da stratejik bir yayılma olup olmadığını zaman gösterecek.
Ancak adadaki İsraillilerin sayısı arttıkça, Rum toplumunda “sessiz kolonileşme” algısı güçleniyor.
Beklendiği üzere bu tartışmalar, ekonomik krizler, bölgesel krizler ve güvenlik olayları yaşandıkça daha da alevlenebilir.