İsrail, Cuma gününün ilk saatlerinde düzenlediği hava saldırılarıyla İran'ın nükleer tesisleri ve askeri liderliğine büyük zarar verdi.
İsrail'in bu saldırıları, yıllardır "gölge savaşı" şeklinde süren, iki ezeli düşman arasındaki çatışmayı daha önce görülmemiş bir düzeye taşıdı.
Peki Tahran, ne hazır göründüğü, ne de kazanma ihtimalinin olduğu topyekün bir savaşa girebilir mi?
Popüler Gazete'nin Arab News'ten aktardığı habere göre bölgesel güvenlik kaynakları, Tahran'ın benzer şekilde İsrail'e etkili saldırılarla karşılık vermesinin pek mümkün olmadığını vurguladı.
Söz konusu kaynaklar, Gazze'de savaş başlamasından bu yana, İsrail'in İran'ın bölgedeki füze kabiliyetleri ve askeri ağını ciddi şekilde zayıflattığına dikkat çekti.
Kaynaklar aynı zamanda, Tel Aviv tarafından aşağılanan ve beka kaygısı taşıyan İran liderlerinin, İsrail'in askeri baskısı karşısında zayıf görünme lüksüne sahip olmadığının da altını çizdi.
Beyrut merkezli düşünce kuruluşu olan Carnegie Orta Doğu Merkezi'nden Mohanad Hage Ali konuya ilişkin Arab News'e şu değerlendirmeyi yaptı:
"İran teslim olursa hayatta kalamaz. İsrail'e sert bir şekilde saldırmaları gerekiyor, ancak seçenekleri sınırlı. Bence bir sonraki seçenekleri Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'ndan çekilmek olabilir."
Uzmanlar, anlaşmadan çekilmenin İran'ın nükleer bomba için silah sınıfı uranyum üretmeye yönelik zenginleştirme programını hızlandırmasının sinyali olacağını, bunun da ciddi bir gerilime yola açacağını vurguluyor.
Tahran'ın bölgesel nüfuzu, İsrail'in Gazze'deki Hamas'tan, Lübnan'daki Hizbullah'a, Yemen'deki Husiler'den, Irak'taki Şii milislere kadar uzanan vekillerine yönelik saldırıları ve İran'ın yakın müttefiki Suriye eski Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesiyle zayıfladı.
Batı'nın yaptırımları İran'ın hayati önem taşıyan petrol ihracatını etkiledi ve ülke ekonomisinin kötüleşmesi, para biriminin değer kaybetmesi, yüksek enflasyon, enerji ve su sıkıntısı gibi bir dizi krizle boğuşuyor.
Lübnanlı bölge uzmanı Sarkis Naum konuya ilişkin, "İran vekilleri aracılığıyla misilleme yapamaz. İsrail, İran'ı parça parça söküyor. Şimdi rejimin yenilmezliği hakkında ülkede şüphe ekmeye başladılar. Bu çok büyük bir darbe" yorumunda bulundu.
Körfez Araştırma Merkezi Direktörü Dr. Abdulaziz Sager de, İran'ın sınırlı seçeneklerle köşeye sıkıştırıldığını söyledi.
Sager, "Bir olasılık, özel olarak uranyum zenginleştirmeyi bırakıp nükleer yeteneklerini ortadan kaldıracağına dair güvenceler sunmak olabilir. Ama böyle bir teslimiyetin kamuoyuna açıklanması muhtemelen şiddetli bir iç tepkiye yol açacaktır" diye konuştu.
Bir diğer seçeneğin, 1980'lerde ABD ve İsrail büyükelçilikleri ile askeri tesislerini hedef alan benzer saldırılara geri dönmek olabileceğini söyleyen Sager şu ifadelerle devam etti:
"Üçüncü ve çok daha tehlikeli bir seçenek ise Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'ndan çekilip uranyum zenginleştirme programını hızlandırmak olacaktır. Böyle bir hareket, savaş ilanı anlamına gelir ve büyük ihtimalle sadece İsrail'den değil, aynı zamanda ABD ve diğer Batılı güçlerden de güçlü bir uluslararası tepkiye yol açar."
İsrail'in Perşembe gecesi düzenlediği saldırılar İran'ın nükleer tesislerini, balistik füze fabrikalarını, askeri komutanlarını ve nükleer bilim insanlarını hedef aldı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, saldırıların Tahran'ın nükleer silah yapmasını engellemek için uzun bir operasyonun başlangıcı olduğunu söyledi.
Carnegie Orta Doğu Merkezi'nden Mohanad Hage Ali, "Bu büyük bir saldırı, önemli liderler öldürüldü, İran askeri liderliğine ve balistik füzelerine büyük zarar verildi. Benzeri görülmemiş bir şey" dedi.
Eski Mossad baş analisti ve şu anda İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nde (INSS) araştırmacı olan Sima Shine ise, İsrail'in ABD'nin yardımı olmadan İran'ın nükleer projesini tamamen ortadan kaldıramayacağına dikkat çekti.
Shine, "Bu nedenle, ABD savaşın parçası olmayacaksa, İran'ın nükleer projesinin bazı kısımlarının kalacağını varsayıyorum" diye ekledi.
İran yönetimine yakın üst düzey bir bölge yetkilisine göre, Cuma günkü saldırılar sadece stratejik hasar vermekle kalmadı, aynı zamanda İran'ın liderliğini de derinden sarstı.
İsminin gizli kalmasını isteyen yetkiliye göre, bu meydan okuma yönetici elit içinde endişeye neden oldu.
Üst düzey bölgesel yetkili, "Liderler arasında panik arttı. Daha fazla saldırı tehdidinin ötesinde, iç huzursuzluk gibi daha derin bir korku beliriyor" dedi.
Reformist eski bir İranlı yetkili ise, İran Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Gücü eski komutanı Kasım Süleymani'nin 2020'de Trump'ın emriyle öldürülmesinin İran'daki "çürümenin başlangıcı" olduğunun altını çizdi.
İran'ın o zamandan beri bölgedeki nüfuzunu yeniden tesis etmek için mücadele ettiğini söyleyen yetkili, "Bu saldırı da, sonun başlangıcı olabilir" diye konuştu..
Protestoların patlak vermesi halinde, liderliğin bunu şiddetle bastıracağını söyleyen yetkili, bunun sadece ters tepeceğini vurguladı.
Kamuoyunun öfkesinin yaptırımlar, enflasyon ve muhaliflere yönelik amansız baskılarla yıllardır körüklendiğine de dikkat çekti.
Netanyahu, saldırıların başlamasından kısa bir süre sonra yayınladığı video mesajında, İran'da rejim değişikliği istediğini belirterek İranlılara şu mesajı verdi:
"Bizim mücadelemiz sizinle değil. Mücadelemiz, sizi 46 yıldır ezen acımasız diktatörlükle. Kurtuluş gününüzün yakın olduğuna inanıyorum."
Rejim değişikliği umudu, İsrail'in bu kadar çok sayıda üst düzey askeri ismi hedef alması ve İran güvenlik teşkilatını karmaşa ve kaosa sürüklemesinin nedenini açıklayabilir.
İran'ın bölgedeki en güçlü vekili olan Lübnan'daki Hizbullah'ın İsrail'e yanıt verme ihtimali zayıf görünüyor.
İran'a yönelik saldırı öncesinde Reuters'a konuşan Hizbullah'a yakın güvenlik kaynakları, grubun İran'ın herhangi bir misilleme eylemine katılamayacağını bildirdi.
Söz konusu kaynaklar, böyle bir yanıt verilmesi halinde İsrail'in Lübnan'a yeni bir saldırı başlatmasından korkulduğunu da ekledi.
İsrail'in geçen yıl Hizbullah'a karşı yürüttüğü savaş, örgütü ciddi şekilde zayıflattı.
Örgütün iki Genel Sekreteri'nin yanı sıra çok sayıda lideri ve binlerce milis öldürüldü.
Lübnan'ın güneyi ve Beyrut banliyölerindeki Hizbullah kalelerinin büyük kısmı yok edildi.
Analistler, Trump'ın İsrail'in saldırılarını kullanarak, İran'ı nükleer müzakere masasına geri getirebileceğini, ancak Tahran'ın bu kez daha izole bir şekilde ve daha derin tavizler verme ihtimalinin daha yüksek olduğunu söyledi.
Bölge uzmanı Naum, "Bir şey açık: İran geriliyor. Hala gerilemelerinin şartlarını belirleyebilirler mi? Askeri şartlarla değil. Bunu yapmanın tek bir yolu var, o da müzakere" diye ekledi.