İran ordusu, ABD'nin doğrudan müdahalesini de içeren, İsrail ile yaşanan 12 günlük yoğun savaş nedeniyle yıprandı.
Bu bağlamda Çin, Orta Doğu'da gerginlik devam ederken, Tahran'ın caydırıcılığını yeniden tesis etmesine yardımcı olabilecek gelişmiş silahlar sağlama konusunda en güçlü aday olarak öne çıktı.
Popüler Gazete'nin Tom O'Connor imzalı analizden aktardığına göre bu eğilim, İran'ın Ukrayna savaşı nedeniyle anlaşmaları yerine getirme yeteneği sınırlı olan bir diğer stratejik ortak Rusya'dan silah edinme çabalarından bir sapmayı işaret ediyor.
Öte yandan Pekin, Doğu Avrupa ve Orta Doğu'yu kasıp kavuran iki savaştan nispeten uzak kalmayı başardı, Moskova ve Tahran ile işbirliğini sürdürmeye devam etti.
İran için hava savunma kapasitesini güçlendirmenin acil bir öncelik olduğunun altını çizmek gerekiyor.
Çin ise savaş uçağı geliştirme gibi alanlarda kayda değer ilerleme kaydetti ve bu da küresel ilgiyi üzerine çekti.
İran, merhum Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi döneminde "Doğu'ya Bakış" doktrinini başlattı.
İran’ın 2021’de Çin ile imzaladığı 25 yıllık stratejik iş birliği anlaşması, sadece enerji değil, aynı zamanda askeri ve istihbari alanları da kapsıyor.
Tahran, Batı ile gerilimleri nedeniyle Pekin ve Moskova merkezli alternatif bir blok oluşturma stratejisini benimsedi.
İran petrolüne büyük ölçüde bağımlı olmasına ve 2021 tarihli kapsamlı bir stratejik ortaklık anlaşmasına rağmen, Pekin ile Tahran'ın askeri iş birliği şimdiye kadar büyük ölçüde ortak tatbikatlarla sınırlı kaldı.
Rusya Bilimler Akademisi Doğu Araştırmaları Enstitüsü Araştırmacısı Vladimir Sazhin'e göre Rusya ile İran arasındaki ilişkiler ise yaklaşık 500 yıl öncesine dayanıyor.
Ancak bu süre zarfında "asla" gerçek bir ittifak oluşmadı.
İki güç, 2011 yılında Suriye'de iç savaş patlak verdiğinde Orta Doğu'da yeni bir ittifak kurdu.
Tahran ve Moskova, Suriyeli muhaliflere karşı eski Devlet Başkanı Beşşar Esed'e destek verdi.
Sazhin, iki ülke arasındaki askeri-teknik iş birliğinin kapsamının sınırlı olduğunun altını çizerek, "İran'ın Rusya'dan talepleri çoğu zaman çok yüksekti ve Moskova bunları ya yerine getiremedi ya da yerine getirmek istemedi" dedi.
Buna karşılık, İran'ın Çin ile askeri-teknik işbirliğine doğru yönelme politikasında giderek belirginleşen bir eğilim olduğuna dikkat çekti.
Bilindiği üzere Rusya’nın savunma sanayisi, Ukrayna’daki savaş nedeniyle yoğun bir üretim ihtiyacı içinde.
Bu durum, Rusya'nın İran dahil müttefik ülkelere gelişmiş silah sistemleri veya mühimmat ihracatını sınırlıyor.
Dolayısıyla İran, bu boşluğu Çin ile doldurmaya çalışıyor. Özellikle drone, radar ve elektronik harp sistemlerinde Çin teknolojisine yönelmiş durumda.
Çin, özellikle drone teknolojisi, güdümlü füzeler, hava savunma sistemleri ve siber savaş alanında önemli atılımlar yaptı.
Çin şirketleri, İran gibi yaptırım altındaki ülkelerle gizli veya dolaylı ticaret yapmaya daha istekli davranabiliyor.
İran, daha modern ve düşük maliyetli sistemlere ulaşmak adına Çin silahlarını cazip bir alternatif olarak görüyor.
İran, son yıllarda Çin'den doğrudan ya da dolaylı yollarla çeşitli askeri sistemler ve teknolojiler edinmeye başladı.
Bu işbirlikleri genellikle yaptırımları aşacak şekilde “ikili ticaret”, “lisanslı üretim” veya “teknoloji transferi” biçiminde gerçekleşiyor.
Örneğin İran, Çin’den tamamen hazır SİHA almak yerine parça, motor veya optik sistem satın alarak kendi SİHA’larını geliştiriyor.
Ayrıca Çin, İran’a karadan havaya radar sistemleri, gelişmiş hava savunma radarları, anti-drone radarları ve elektronik karıştırma ekipmanları satıyor.
İran’ın füze programı da, büyük ölçüde Çin ve Kuzey Kore teknolojilerine dayanıyor.
Tahran, halen Pekin’den füze parçaları, güdüm sistemleri, roket motor teknolojisi ve yazılım desteği alıyor.
İran’ın elindeki HQ-2J sisteminin, Çin’in eski Sovyet SA-2 sisteminden geliştirdiği hava savunma füzesi olduğu biliniyor.
Aynı zamanda Çin, İran'a güdümlü füzelerle donatılmış hızlı hücum botları, torpido sistemleri, deniz radarları ve füze lançerleri satıyor.
Bunların yanı sıra Çin, İran’a siber istihbarat, yüz tanıma, internet denetimi ve dijital gözetim teknolojilerinde teknik destek sağlıyor.
Pekin ve Tahran, diğer alanlarda da yakın iş birliği içinde.
Çin'in İran'dan satın aldığı aylık yaklaşık yarım milyon varil petrol, İran'ın ihracatının büyük çoğunluğunu oluşturuyor ve Tahran'a çok ihtiyaç duyduğu geliri sağlıyor.
İran, İsrail hariç Orta Doğu'daki hemen hemen her ülke gibi, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in kıtalararası altyapı projeleri ağı olan çığır açıcı Kuşak ve Yol Girişimi'nin de bir üyesi.
İran'ın merkezi konumu, onu Doğu-Batı ticaret ağları için potansiyel olarak önemli bir koridor haline getiriyor.
İki ülke, Rusya'nın yanı sıra, İran'ın da en yeni üyeler arasında yer aldığı BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü gibi iki yeni uluslararası blok aracılığıyla da birlikte çalışıyor.
Ancak bu örgütlerin hiçbiri askeri bir ittifak teşkil etmiyor ve 2021 Çin-İran kapsamlı stratejik ortaklık anlaşması veya Ocak ayında Rusya ile imzalanan benzer bir anlaşmada karşılıklı savunma maddesi yer almıyor.
Örneğin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İran ile İsrail arasındaki 12 günlük savaştaki rolünü kınama ifadeleriyle sınırladı.
Çin'in, "yenilikçi kapsamlı ortaklık" olarak tanımladığı İsrail ile olan ilişkisini sonlandırmak gibi sert önlemler almasını pek kimse beklemiyor.
Rusya, İsrail ile normal ticari ilişkilerini sürdürdüğü gibi, Çin de İsrailli yetkililerin bölgeyi son 21 aydır tüketen savaşa ilişkin her iki ülkenin tutumlarını eleştirmesine rağmen, Tel Aviv ile ilişkilere yatırım yapmaya devam etti.
Tahran merkezli güvenlik analisti Alireza Taghavinia, "İran bu ülkelerden çok fazla şey beklememeli çünkü onların da kendi ulusal çıkarları ve Batı ve İsrail ile ilişkileri var" şeklinde bir değerlendirmede bulundu.
Örneğin Çin'in her yıl ABD ile yüz milyarlarca dolarlık ticaret ilişkisi var ve Rusya da İsrail nüfusunun yüzde 30'unun Rus kökenli olduğunu biliyor.
İran, birçok konuda Çin ve Rusya'ya keyfi veya çıkarcı bir yaklaşımdan dolayı değil, zorunluluktan dolayı başvuruyor, çünkü başka seçeneği yok.
Crisis Group'un İran Projesi Direktörü Ali Vaez'e göre İran, geçen ay Rusya'nın İsrail'in saldırılarına verdiği tepkiden dolayı derin hayal kırıklığı yaşadı.
Buna ek olarak, "Rus silahlarının Batı teknolojisiyle boy ölçüşemeyeceği" yönündeki işaretler nedeniyle Çin "İran için çok daha cazip bir seçenek" haline geldi.
Ancak İran, tamamen Rusya’dan vazgeçmiş değil. Hala füze, tank ve uçaksavar alanlarında Rusya ile iş birliği devam ediyor.
Yine de Rusya’nın kapasite sorunları ve Çin’in teknolojik cazibesi, İran’ı çok yönlü bir askeri tedarik stratejisine itiyor.
Bu da İran’ın Rusya yerine Çin’e "tam yönelmesi" değil, denge arayışının bir parçası olarak okunabilir.