İran ile ABD arasındaki nükleer görüşmeler sürerken, ülke içinde elektrik ve su kesintilerinin yanı sıra ekonomik sorunlar çoğalıyor. Bunlarla bağlantılı olarak da, her geçen gün İranlıların öfkesi artıyor.
Aynı zamanda, "Olası bir anlaşma halkın durumunun iyileşmesine ne kadar yardımcı olabilir? Halkın şartları her geçen gün daha da ağırlaşırken, hükümetin dış, askeri ve güvenlik harcamaları ve yolsuzluklar neden sürekli artıyor?" şeklindeki sorular da akıllara geliyor.
Popüler Gazete'nin Murat Veisi imzalı analizden aktardığına göre ekonomik istikrarsızlık, yaygın elektrik kesintileri, su krizleri, ilaç ve temel ihtiyaç maddelerinde fiyat artışları gibi sorunların gölgesinde, ülke genelinde milyonlarca İranlı güne memnuniyetsizlik ve kaygıyla başlıyor.
Pek çok vatandaş haklı olarak, harap olmuş su ve elektrik altyapısını iyileştirmek için bütçe açığı olduğunu iddia eden bir hükümetin, aynı anda bölgedeki vekil askeri grupları desteklemek için milyarlarca dolar harcamasının nasıl mümkün olduğunu sorguluyor.
Bütçe İran halkı için değil
İran'ın, son yıllarda Lübnan'daki Hizbullah, Gazze'deki Hamas, Irak'taki Haşdi Şabi ve Yemen'deki Husiler gibi gruplara mali yardımlarda bulunduğu, bu grupların resmi yetkilileri tarafından defalarca dile getirildi.
Örneğin, Hizbullah'ın yeni Genel Sekreteri yakın zamanda yaptığı bir konuşmada, İran'dan Lübnanlı ailelere dağıtılmak üzere yaklaşık 400 milyon dolar "hediye" aldıklarını duyurdu.
Bu miktarın, daha önce çeşitli kaynaklarca yıllık olarak bir ila iki milyar dolar arasında tahmin edilen Hizbullah'a yapılan yıllık ve düzenli bağışlardan ayrı olduğu biliniyor.
Öte yandan İran, Hamas'a da her ay yaklaşık 150 milyon dolar ödüyor. Aynı şekilde Haşdi Şabi ve Husiler'e de benzer şekilde destek sağlıyor.
Bu rakamları topladığımızda, ülke bütçesinden yabancı grupları desteklemeye harcanan payın yılda en iyi ihtimalle birkaç milyar doları rahatlıkla geçtiğini görürüz.
Üstelik buna, Suriye'de Beşşar Esed rejiminin 14 yıl boyunca desteklenmesinin maliyeti eklenmedi. Çeşitli tahminlere göre bu rakamın 30 ila 100 milyar dolar arasında olduğu söylense de, gerçek miktar bilinmiyor.
Lübnan, Gazze, Irak ve Yemen'deki silahlı grupların hesaplarına para yatırıldığı günlerde, İran'ın birçok kentinde sürekli elektrik kesintileri, kirli içme suları veya içme suyu kaynaklarının tamamen kuruması, hastaların ilaç eksikliği nedeniyle tedavi edilemez hale gelmesi ve küçük işletmelerin kapanması milyonlarca İranlı için günlük hayatı zorlaştırıyor ve yıpratıcı hale getiriyor.
Baskı ve yolsuzluk
Ancak hikaye bölgesel yardımlarla bitmiyor. Ülkenin petrol ve vergi gelirlerinin önemli bir kısmı, içerideki baskı ağlarının güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması için harcanıyor.
İran Devrim Muhafızları, Besic, istihbarat ve özel kuvvetler gibi ülkenin güvenliğinden ziyade halkı bastırmak için çalışan kurumlar yüklü bütçelere sahip.
Bu kurumlar, her protesto dalgasında son teknoloji ekipmanlarla, zırhlı araçlarla, güvenlik kameralarıyla, ölümcül silahlarla ve gelişmiş gözetleme ve dinleme ağlarıyla bastırmaktan sorumlu.
Ülkenin kamu bütçesinin önemli bir kısmı da güvenlik güçlerine ve baskı unsurlarına maaş, sosyal yardım ve ikramiye ödemelerine harcanıyor.
Aynı zamanda ülkenin onlarca trilyonlarca tümenlik kaynakları, bankalardan ve kamu hazinesinden kira veya büyük yolsuzluklar yoluyla zimmete geçirildi, yolsuzluk yapan yetkililerin ve hükümet yandaşlarının cebine girdi.
Petrokimya yolsuzluğu, Sarmayeh Bankası, Farhangian Fonu, bankacılık ağındaki sistematik zimmete para geçirme ve bunlar gibi onlarca vakada, varlıkların iade edilmesi veya asıl faillerin fiili olarak yargılanması sağlanmadı.
Tepkiler artıyor
İran'da bütçeleme kamu yararına değil, hükümetin ideolojik ve güvenlik önceliklerine göre yapılıyor.
Uzun menzilli füzelerden askeri insansız hava araçlarına, ülke genelindeki 490 medrese ve bu medreselerde görevli 400 bin din adamına trilyonlarca tomanlık mali destek ve bütçe sağlanmasına kadar her şey öncelikler listesinin en başında yer alıyor.
Buna karşılık, kentsel altyapının iyileştirilmesi, sağlık ve eğitim hizmetlerinin geliştirilmesi, kuraklıkla mücadele, elektrik sektörünün canlandırılması, hatta harap halde olan okulların yenilenmesi bile "fon eksikliği" gerekçesiyle yapılamıyor.
Bu çelişki de, özellikle günlük asgari düzeyde yaşamlarını sürdürebilme ümidi bile kalmayan gençler ve orta sınıf arasında öfkeye yol açıyor.
Üniversitelerde, piyasalarda ve genişleyen yoksul kesimde bu öfke doğrudan ifade ediliyor.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada, Bojnord Üniversitesi'nde okuyan bir öğrencinin yetkililere açıkça "Bütçeniz var ama onu ülke dışına harcıyorsunuz" diye isyan ettiği bir video yayınlandı.
Protestocuların sesleri yükseliyor
Muhalif İran basınına göre insanlar, defalarca elektrik ve su kesintilerinden, işyerlerinin kapatılmasından, küçük sermayenin yok edilmesinden ve telafisi mümkün olmayan kayıplardan şikayetçi.
Fırınlar elektrik kesintisi nedeniyle hamurlarını çöpe atarken, etler kasapların buzdolaplarında çürüyor.
Emeklilerden işçilere, şoförlerden fırıncılara kadar farklı şehirlerde yaşayanların protesto ve talep sesleri her geçen gün daha da yükseliyor. Ancak hükümet, çoğu zaman tehditler ve gözaltı operasyonları ile bunları görmezden geliyor.
Basit ama unutulmuş bir gerçek
Gerçek şu ki, en güçlü ordular, en gelişmiş füzeler, en kapsamlı güvenlik kurumları bile halkın desteği olmadan gerçek tehditlere karşı koyamaz.
Hükümetin kendilerini temsil etmediğini, paralarını başkalarına harcadığını, seslerinin duyulmadığını, onurlarının hiçe sayıldığını hisseden insanlar, bu öfkeli ve umutsuz toplumda bir gün yeniden ayağa kalkacaktır. Bu ihtimal de, çok uzak görünmüyor.