İran ve İsrail arasındaki savaş, hem kullanılan araçlar, hem de hedefler açısından önceki çatışma modelini bozarak yeni bir bağlam kazandı.
Popüler Gazete'nin Gazi Dahman imzalı analizden aktardığına göre taraflar, tek seferlik saldırı modeli, İran'ın uyguladığı vekalet savaşı ve İsrail'in istihbarat saldırıları ve suikastlar savaşından kesin bir şekilde ayrıldı.
Bunların yerine taraflar, birbirlerinin hem askeri, hem de ekonomik yeteneklerini yok etmeyi amaçlayan doğrudan bir savaş yürütüyor.
Bu adımlar, iki taraf arasındaki çatışmanın tarihinde de istisnai bir an olarak görülüyor.
İsrail'in saldırılarının sıklığı ve çok katmanlı doğası, nükleer tesisleri imha edip sonra normale dönülüp dönülmeyeceği ya da rejimi devirip Orta Doğu'da on yıllardır görülen en büyük değişimi gerçekleştirmeyi amaçlayan farklı bir yolun izlenip izlenmeyeceğine dair bir soruyu gündeme getiriyor.
Aksa Tufanı Operasyonu'ndan bu yana bölgede ortaya çıkan dinamikleri ve devam eden gelişmeleri anlamak için bölgedeki politikaları tarihsel arka plana, politik sabitlere ve bu politikaları şekillendiren çıkarlara dayanarak okumak artık uygun değildir.
Bu çıkarlar, bölgedeki savaşların sınırlarını belirledi, denklemleri çizdi ve kırmızı çizgiler de dahil olmak üzere aşılmaması gereken angajman kurallarını oluşturdu.
Tüm bu yapı son yıllarda, ya çıkarların değişmesi ve bu çıkarlara hizmet eden yeni gerçeklikler yaratmanın acil hale gelmesi ya da bunları hesaba katmanın ve yeni denklemler içinde yeni dinamiklerin yükselişi nedeniyle yıkıldı.
Bölgedeki etkin güçlerin politikaları ve stratejilerinin üzerine inşa edileceği yeni denklemdeki temel değişken, ABD hesaplamalarında İran'ın bölgesel ve uluslararası dengelerdeki öneminin azalmasıdır.
Geçtiğimiz on yıllarda, ABD yönetimleri İran rejimini değil, davranışlarını değiştirmek için çalıştı.
Bu, İran'ın Orta Asya'da ve Rusya ile bir denge noktası olarak hizmet etmesi ve ABD'nin Arap Körfez ülkelerini ABD silahları için büyük bir pazar olarak tutması konusundaki stratejik ihtiyacından kaynaklanıyor.
İran'ın rolünün dolaylı da olsa ABD'nin çıkarlarına hizmet ettiği sürece, genişlemesine ve geniş bir bölgesel nüfuz kurmasına izin verildi.
Ancak, Çin ile çatışma, hızlı teknolojik gelişmeler ve ortaya çıkan jeopolitik değişiklikleri bütünleştiren yeni, daha geniş bir çıkar tanımı ortaya çıktı.
Bu da, ABD'nin stratejik taktiklerini Çin'in hızlanan yükselişinin dayattığı gelişmelerle uyumlu hale getirmeye, algılarını ve vizyonlarını Hindistan koridoru ve Körfez ülkeleriyle yapılan trilyon dolarlık anlaşmalar gibi Çin projesiyle rekabet eden yeni bir ekonomik projeler haritasına göre ayarlamaya yöneltti.
Bu projeler, yapay zeka ve dördüncü teknolojik devrimin bileşenleri gibi büyük stratejik programların geliştirilmesine hizmet ediyor ve ABD'nin çatışma alanında bir süper güç olarak kalmasını sağlayan rekabetçi araçlardan biri olarak hizmet ediyor.
Bu denklemler ışığında İran, yalnızca bir yönetim sistemi olarak değil, aynı zamanda geniş bir coğrafyayı kontrol eden, bağımsızlık arayan çok çeşitli etnik grupları yönetimi altında toplayan ve yeni küresel ekonomi için temel operasyonel gereklilikler haline gelen gaz, nadir mineraller ve diğer kaynaklara sahip ülkedeki karmaşık ve iç içe geçmiş çıkar sistemine hizmet eden projelere katılmaya istekli olduğunu gösteren siyasi bir varlık olarak, ABD'nin stratejik hesaplamalarında ağırlığını kaybetti.
ABD'yi değerlendirme ve hesaplama için uygun olmayan eski stratejik sistemle tutarsız olan yeni tercihlerle aynı tarafta olmaya iten şey budur.
Dahası, İran'ın bölgeye milisler yerleştirmeye ve silah sağlamaya dayanan nüfuz modeli artık olası görünmüyor.
Körfez ülkeleri ve Türkiye'den oluşan "umut vadeden ve müreffeh bir bölgenin" ortaya çıktığı bir zamanda, İran'ın mevcut durumunda devam etmesi tehlikeli olacaktır.
Öte taraftan, İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir liderliğindeki ordu içindeki dinamikler bu fikri destekliyor.
Bu akım, İsrail'in güvenlik ve siyasi kademelerini, İran ikilemiyle başa çıkmanın en iyi seçeneğinin sadece nükleer tesisleri vurmak olmadığına ikna etmeyi başardı.
Çünkü mevcut rejim yerinde kaldığı sürece, İran nükleer yeteneklerini yeniden inşa edecektir.
Bu nedenle İsrail'e göre en iyi çözüm, ülkenin siyasi sınıfının nükleer program konusunda fikir birliğini bozarak denklemi değiştirecek yeni bir rejimin kurulmasına yardımcı olmaktır.
Diğer yandan İran'da mollaların geleneksel otoritesine karşı isyan etme, onların düşünce tarzlarına, katı ideolojilerine ve kamu ve dış politikayı yönetme yaklaşımlarına meydan okuma eğilimi güçlü olan genç bir nesil ortaya çıktı.
Batılı fikirler ve değer sistemlerinden etkilenen bu nesil, molla rejimi için gerçek bir tehdit haline geldi.
Ancak, yukarıda bahsettiklerimiz, İsrail'in çıkar ve ideolojik nedenleriyle bile olsa, İran'daki geniş kesimlerin desteğine sahip karmaşık ve köklü rejimi devirme hırsını gerçekleştirmek için yeterli değil.
Bu kesimleri (çoğunlukla orduda veya ekonomide etkili olanlar) İran rejiminden uzaklaştırmak, her şeyden önce, rejimin artık hayatta kalamayacağına ve çıkarlar gereği ondan uzaklaşmanın gerektiğine ikna edecek bir şok gerekiyor.
Böyle bir durumda da, uzun vadeli bir savaş, aktörlerin iç dengelerini ve çıkarlarını koruyabilen ve İran'ın tüm kesimlerine liderlik edebilecek bir alternatifin ortaya çıkmasını gerektirebilir.