Eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in adı, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze için hazırladığı planla yeniden gündeme geldi.
Savaş suçlarıyla itham edilen Blair'in, Trump’ın 21 maddelik planında Gazze’nin geçici yönetimini denetlemesi öngörülen “Gazze Uluslararası Geçiş Otoritesi”nde (GITA) kilit bir rol üstlenmesi bekleniyor.
Popüler Gazete'nin Arap medyasından aktardığına göre Hamas planı kabul ettiği takdirde Gazze’nin geçici yönetimini, Arap kamuoyunun önemli bir bölümünde “savaş suçlusu” olarak görülen Blair’e devretmek zorunda kalacak.
İsrail ve ABD, Hamas’ın veya Filistin Yönetimi’nin Gazze’nin yönetiminde yer almasına karşı çıkarken, Hamas daha önce teslim olmayı veya tamamen silahsızlanmayı reddetmişti.
1997’de tarihi bir seçim zaferiyle İngiltere'de başbakanlık koltuğuna oturan Blair, Kuzey İrlanda barış sürecinde önemli bir rol oynadı.
Ancak İngiltere, 2003’te ABD ile birlikte Irak’ın işgaline katılmasıyla bu parlak imajı yıkıldı.
İşgalin "kitle imha silahları" gerekçesi temelsiz çıkınca Blair, yüz binlerce Iraklının ölümü ve milyonlarca kişinin yerinden edilmesinden sorumlu tutuldu.
Bu süreç, Blair’in hem ülke içinde hem de uluslararası alanda itibarını kalıcı biçimde zedeledi.
İngiltere’de ve dünyada savaş karşıtı hareketler onun yargılanmasını talep etti.
Yunanistan Barosu, 2003’te Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvurarak Blair’i soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla itham etti.
Savaşa verdiği destek nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından hakkında dava açılması yönündeki çağrılara rağmen, 2007'de görevinden ayrıldıktan sonra bölgede önemli bir rol oynamaya devam etti.
Başbakanlıktan ayrıldıktan sonra kurduğu Tony Blair Küresel Değişim Enstitüsü aracılığıyla Orta Doğu ve Afrika’da danışmanlık faaliyetleri yürüttü.
Ancak otoriter liderlerle yakın ilişkileri ve aldığı yüksek ücretler nedeniyle çıkar çatışmasıyla suçlandı.
Ortadoğu Dörtlüsü’nün (ABD, Rusya, Avrupa Birliği ve BM) temsilcisi olarak İsrail-Filistin sorununa çözüm bulma misyonunu üstlense de başarı sağlayamadı.
Filistinli liderler, Blair’i İsrail yanlısı olmakla suçladı.
Blair’in İsrail işgal otoritelerinin terminolojisini benimsediği, hatta Batı Şeria için apartheid benzeri öneriler sunduğu öne sürüldü.
Blair'in İsrail yanlısı olduğu yönündeki algıya rağmen, bir elçi olarak Hamas liderleriyle çok sayıda görüşme gerçekleştirdi.
Barış elçisi olarak görev yaptığı dönemde, Libya lideri Muammer Kaddafi, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile yakın ilişkiler kurdu.
Blair, Sisi'nin 2013 yılında Mısır'ın demokratik yollarla seçilmiş Mursi yönetimini devirme kararını memnuniyetle karşıladı ve ekonomik reformlar konusunda tavsiyelerde bulundu.
Ancak belki de en önemli ilişkisi, Suudi Arabistan'ın fiili hükümdarı Veliaht Prens Muhammed bin Selman'la olan ilişkisiydi.
Tony Blair Enstitüsü, 2017 yılında Veliaht Prens'in kapsamlı sosyal ve ekonomik reformlar içeren 2030 Vizyonu planına yoğun bir şekilde dahil oldu.
Ayrıca, son dönemde muhalefeti bastırma konusunda sicili olan Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) de ücretli danışmanlık hizmeti verdi.
Trump’ın planına göre, geçiş döneminde Gazze uluslararası bir kurul tarafından yönetilecek.
Plan, milyarderler ve iş insanlarından oluşan uluslararası bir kurulun en üstte, titizlikle denetlenmiş "tarafsız" Filistinli yöneticilerin ise en altta yer aldığı bir hiyerarşiyi içeriyor.
Gazze Uluslararası Geçiş Otoritesi (Gaza International Transitional Authorority/GITA) isimli kurul, başkan dahil 7 ila 10 üyeden oluşuyor.
Kurulun, Filistinli yöneticiler ve teknokratlardan oluşan yürütme kurulunu denetlemesi ve yönetimi sonunda Batı Şeria merkezli Filistin Yönetimi'ne devretmesi planlanıyor.
Yönetim kurulunun "bölgesel meşruiyet ve kültürel güvenilirliği sağlamak için Müslüman üyelerden oluşan güçlü bir temsile sahip olacağı" belirtiliyor.
Blair’in adı plana ilişkin sızdırılan belgede doğrudan geçmese de, plana göre kurulacak yapının başkanının tüm siyasi ve diplomatik süreçlerde sözcü ve koordinatör olarak görev yapması öngörülüyor.
Otoritenin merkezi ilk aşamada Mısır'ın başkenti Kahire, Ürdün'ün başkenti Amman ve Mısır'daki El Ariş gibi Gazze dışındaki “koordinasyon merkezlerinde” olması bekleniyor.
Ortadoğu'daki uzun deneyimi ile Arap ve Avrupalı liderlerle ilişkileri, Trump'ın gözünde Blair'i bir geçiş otoritesini yönetmek, Gazze'nin yeniden inşasını denetlemek, insani yardımı koordine etmek ve geçiş döneminde güvenlik ve istikrarı sağlamak için en uygun kişi haline getirdi.
Washington'daki kaynaklara göre Blair, Ağustos ayı sonlarında Beyaz Saray'da Trump ile yaptığı bir görüşmede bu görevi reddetmedi.
Trump'ın planı açıklamasının ardından yaptığı açıklamada Blair, "Trump, üzerinde anlaşmaya varılması halinde savaşı sona erdirebilecek, Gazze'ye acil yardım getirebilecek ve halkı için daha parlak ve daha iyi bir gelecek fırsatı sağlayabilecek, aynı zamanda İsrail için mutlak ve sürekli güvenlik ve tüm rehinelerin serbest bırakılmasını sağlayabilecek cesur ve akıllı bir plan sundu" diye konuştu.
Hamas, Tony Blair’in Gazze’nin geçici yönetiminde görevlendirilmesi ihtimaline sert tepki gösterdi.
Bedran, “İşlediği suçlar nedeniyle uluslararası mahkemelerin önünde olması gereken biridir” diyerek, Blair'i "şeytanın kardeşi" olarak nitelendirdi.
Filistin Ulusal Girişimi Genel Sekreteri Mustafa Bargusi ise, “Biz zaten İngiliz sömürgeciliği altındaydık. Burada olumsuz bir üne sahip. Tony Blair denildiğinde insanların aklına Irak Savaşı geliyor” ifadelerini kullandı.
Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas'ın danışmanlarından Mahmud Habbaş ise "Başka bir temsilciye ihtiyacımız yok. Gazze'yi yönetebilecek tek taraf Filistin hükümetidir, başka hiçbir şey değil" yorumunda bulundu.
Trump’ın Gazze planında Tony Blair’in geçici yönetime dahil edilmesi fikri, eski başbakanın Irak Savaşı’ndaki rolü nedeniyle Filistin ve Arap kamuoyunda büyük tepki topluyor.
Netanyahu ile yakın ilişkileri olan Blair’in tarafsız veya adil bir yönetim rolü üstlenmesi de Filistinliler açısından sorgulanıyor.
Sonuç olarak, Trump’ın planının başarılı olabilmesi için sadece uluslararası onay değil, aynı zamanda Filistinli tarafların rızası şart.
Blair’in görevlendirilmesi, bölgesel dengeler ve halkın meşruiyet algısı açısından büyük engeller taşıyor ve planın hayata geçirilmesini zorlaştırıyor.