DOLAR 41.86 ₺
EURO 49.00 ₺
G.ALTIN 5,737.35 ₺
Ç.ALTIN 9,917.08 ₺
BTC 111,435.66 $
ETH 4,011.74 $
BİST 10,365.65

    Hindistan Gazze savaşında nasıl İsrail'in en büyük destekçisi oldu?

    SiyasetDünyaÇeviri Haberler
    Yayınlama: 16 Ekim 2025 Perşembe 16:09 Güncelleme: 16 Ekim 2025 Perşembe 16:43 Kaynak: Haber Merkezi

    Modi’nin İsrail politikası, sadece Filistinlilere ihanet değil, aynı zamanda Hindistan içinde de daha otoriter ve militarize bir düzenin habercisi olarak görülüyor.

    Hindistan Gazze savaşında nasıl İsrail'in en büyük destekçisi oldu?

    Bir zamanlar sömürgecilik, apartheid ve işgale karşı ahlaki bir ses olarak öne çıkan Hindistan, artık bambaşka bir konumda.

    Nehru ve Indira Gandhi dönemlerinde Filistin davasını kendi kurtuluş hikayesinin bir uzantısı olarak gören Yeni Delhi, onlarca yıl boyunca Birleşmiş Milletler'de (BM) Filistin’in yanında durdu.

    Bu tutum, zaman zaman Washington’la diplomatik gerilimleri bile göze almak anlamına geliyordu.

    Popüler Gazete'nin İsmail Salahuddin imzalı analizden aktardığına göre o Hindistan artık yok.

    Başbakan Narendra Modi yönetimindeki Hindistan, tarihsel çizgisini terk ederek İsrail’i her zamankinden daha güçlü biçimde kucakladı.

    Bu yeni yakınlaşma yalnızca silah ticaretine veya istihbarat paylaşımına dayanmıyor; ideolojik, politik ve ekonomik temelleri olan kapsamlı bir işbirliğini ifade ediyor.

    Yeni Delhi’de İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ile Hindistan Şirketler Bakanı Nirmala Sitharaman arasında imzalanan son ticaret anlaşması, bu dönüşümün sembolü niteliğinde.

    Anlaşma, ticaret ve yatırım akışını artırmayı hedefliyor; ancak asıl dikkat çeken, zamanlaması.

    Gazze’de savaş suçlarıyla suçlanan İsrail, uluslararası yargının gündemindeyken, Hindistan kırmızı halıyı sermekten çekinmedi.

    Hindistan’ın BM’deki oylama sürecindeki tutumu da bu yeni yaklaşımı yansıtıyor.

    Üç yıl boyunca Gazze’de ateşkes çağrısı yapan kararlarda çekimser kalan Yeni Delhi, kısa süre önce iki devletli çözüme “evet” oyu verdi.

    Yüzeyde ılımlı bir duruş gibi görünen bu adım, gerçekte İsrail’le derinleşen suç ortaklığını perdeleyen hesaplı bir diplomasi olarak değerlendiriliyor.

    Modi hükümeti, Tel Aviv’le kapalı kapılar ardında askeri ve stratejik ortaklığını güçlendirirken, Batılı müttefiklerine “denge politikası” izlenimi vermeye çalışıyor.

    Ancak bu strateji ikiyüzlü bir görüntü yaratıyor.

    İsrail’in aşırı sağcı bakanlarını ağırlayıp askeri bağları güçlendirdikten sonra sembolik bir BM oyu kullanmak, Hindistan’a kaybettiği güvenilirliği geri kazandırmıyor.

    Gazze’de ölen çocuklar için bu tür jestlerin anlamı yok; asıl mesele, onları öldüren savaş makinesini kimin beslediği.

    Burada Hindistan’ın rolü açık: İsrail’in Filistin topraklarında test ettiği silahlar Hindistan’a “savaşta kanıtlanmış” etiketleriyle satılıyor.

    Bu alışverişten elde edilen gelir, İsrail’in askeri sanayisini finanse ediyor. Ortaya, “Filistin kanıyla beslenen ölümcül bir ticaret döngüsü” çıkıyor.

    Bu yakınlaşmanın ardında ideolojik bir uyum da bulunuyor.

    Modi’nin siyasi çizgisini şekillendiren Hindu milliyetçiliği, Siyonizme hayranlık duyuyor ve İsrail’i dini azınlıkların dışlandığı, güvenlik söylemiyle meşrulaştırılan ve uluslararası propagandayla ayakta tutulan çoğunlukçu bir yapı olarak bir “model devlet” olarak görüyor.

    Bu açıdan bakıldığında, Hindistan’ın Filistin politikasındaki değişim yalnızca dış politika tercihi değil, aynı zamanda içerideki otoriter dönüşümün de bir yansıması.

    Gazze ile Keşmir arasındaki paralellikler dikkat çekici: abluka, gözetim, nüfus mühendisliği, sokağa çıkma yasakları ve muhalefeti bastıran hukuk sistemleri. İsrail bu yöntemleri uzun süredir uyguluyor; Hindistan ise hızla öğreniyor.

    Ekonomik çıkarlar da belirleyici rol oynuyor. İsrail bugün Hindistan’ın en büyük silah tedarikçilerinden biri.

    İHA’lardan füzelere, sınır güvenlik sistemlerinden gözetleme teknolojilerine kadar birçok ekipman, Filistinliler üzerinde test edilip Hindistan’a ihraç ediliyor.

    Gazze’deki her saldırı, İsrail savunma sanayii için canlı bir reklam niteliği taşırken, Hindistan bu silahların en hevesli müşterilerinden biri haline geliyor.

    Jeopolitik düzlemde ise Modi hükümeti, Washington ve Batılı müttefikleriyle aynı safta görünme arzusuyla hareket ediyor.

    İsrail’e destek vermek ya da en azından ona meydan okumamak, ABD çizgisine sadakatin göstergesi haline gelmiş durumda.

    Güç gösterisine odaklanan bir hükümet için İsrail’le ittifak, prestij unsuru gibi görülüyor; oysa bu uzmanlar tarafından “onur değil, utanç madalyası” olarak görülüyor.

    Hindistan, hala Bağlantısızlar Hareketi’nin mirasından söz ederken, küresel platformlarda özgürlük ve onur gibi kavramları dile getirmeye devam ediyor. Ancak Filistin söz konusu olduğunda, bu ilkelerden vazgeçmiş bir görüntü veriyor.

    Sömürgeciliğe karşı mücadeleyle doğan bir ülkenin, bugün yerleşimci-sömürgeci bir projeyi savunur hale gelmesi, tarihsel bir ironi olarak değerlendiriliyor.

    Bir zamanlar apartheid'ı kınayan bir ülke, şimdi Filistinlilere karşı apartheid uygulamakla suçlanan bir devleti kucaklıyor.

    Modi’nin İsrail politikası, sadece Filistinlilere ihanet değil, aynı zamanda Hindistan içinde de daha otoriter ve militarize bir düzenin habercisi olarak görülüyor.

    İsrail’den alınan “dersler”, gözetim ve baskı mekanizmalarının güçlenmesine, muhalefetin bastırılmasına ve çoğulculuğun zayıflamasına hizmet ediyor.

    Trajedi şu ki, Filistinliler sadece canlarını ve topraklarını değil, bir zamanlar önemsedikleri müttefiklerini de kaybettiler.

    Modi'nin iki devletli çözüm için verdiği sembolik oy, Hindistan'ın özgürlük değil, işgal tarafını seçtiği gerçeğini ortadan kaldıramaz.

    Filistinliler boş açıklamalardan ve sembolik oylardan daha fazlasını, işgale ve kuşatmaya köklerinden meydan okuyan gerçek bir dayanışmayı hak ediyorlar.

    Tarih bu dönemi kaydedecek.

    Nasıl ki Güney Afrika’daki apartheid rejimi küresel izolasyonla yıkıldıysa, İsrail de bir gün hesap verecek.

    O gün geldiğinde Hindistan, neden ezilenlerin değil zalimlerin yanında yer aldığını açıklamak zorunda kalacak.

    Modi yönetimi, İsrail’in yanında durmanın gücünü simgelediğine inanıyor olabilir. Oysa bu, korku, ilkesizlik ve kısa vadeli çıkar uğruna ahlaki otoritenin kaybı anlamına geliyor.

    Gazze’de bombalar altında yaşayan halk, Hindistan’ın sembolik BM oylarına veya ekonomik anlaşmalarına değil, bu ortaklığın sonuçlarına bakıyor. Bu sonuç, Hindistan için ağır bir ahlaki bedel anlamına geliyor.

     

    İlk Yorumu Sen Yaz
    code