İsrail, 1979 İslam Devrimi'nden bu yana İran'ı yöneten "Velayet-i fakih" rejimini devirme hedefini hiçbir zaman gizlemedi.
Ancak analistlere göre, İran muhalefeti içindeki bölünmeler ve yeni rejimin baskıcı olup olmayacağına dair garantilerin olmaması göz önüne alındığında, bu hedef bazı riskler taşıyor.
Hamaney'in devrilmesi veya ölmesi halinde, 88 din adamından oluşan Uzmanlar Meclisi'nin yeni dini lideri seçmesi gerekiyor.
Hamaney'in oğlu Mücteba, özellikle cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ismi ön plana çıkan bir isimdi.
Mücteba'nın güçlü muhafazakar çevrelerle ve Devrim Muhafızları'yla yakın ilişkisi var.
Uzmanlara göre, son günlerde medyada ismi sık geçse de, yönetim deneyimi ve dini yeterliliği olmaması nedeniyle Mücteba Hamaney'in babasının yerine geçme ihtimali oldukça düşük.
Uzmanlara göre, Hamaney ve çevresindekilerin devrilmesi, Devrim Muhafızları veya silahlı kuvvetler içindeki sertlik yanlısı unsurların doldurabileceği bir boşluk yaratabilir.
Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'ndan Nicole Grajewski konuya ilişkin APF'ye verdiği demeçte, "İsrail saldırılarının nükleer silahları ortadan kaldırmaktan ziyade rejim değişikliğine odaklandığı görülüyor" dedi.
Grajewski, "İsrail'in balistik füzelerle bağlantılı tesisleri ve askeri kapasiteleri hedef aldığına şüphe yok, ancak aynı zamanda rejimin liderlerini ve devlet televizyonu gibi yerleri de hedef alıyor" ifadelerini kullandı.
Rejim düşerse, umutlar liberal ve demokratik bir hükümete bağlı diyen Grajewski, ancak Devrim Muhafızları gibi diğer etkili oluşumların ortaya çıkma ihtimalinin de yüksek olduğuna dikkat çekti.
Muhaliflerin en önde gelen isimlerinden biri de ABD'de yaşayan, devrik İran Şahı'nın oğlu Rıza Pehlevi.
Rejimin "çöküşün eşiğinde" olduğunu ilan eden Pehlevi, Hamaney'i "korkmuş bir fare gibi yeraltına saklanmakla" suçladı.
Pehlevi olası bir rejim değişikliğinde, babasının iktidarı sırasında İsrail ile var olan yakın ilişkilerin yeniden kurulması çağrısında bulunuyor.
Şah rejiminin destekçileri, Yahudileri Babil İmparatorluğu'ndan kurtaran en büyük Pers krallarından biri olan Kiros'un anısına bu tür bir yakınlaşma çağrısında bulunarak buna "Kiros Anlaşmaları" adını veriyor.
Ancak Pehlevi'ye İran'ın içi ve dışında verilen büyük bir destek yok.
Özellikle İran'a yönelik İsrail saldırılarını kınamayı reddetmesinin ardından, Pehlevi'nin Tel Aviv ile yakınlığı ülkede büyük tepki çekti.
1965'te kurulan önemli muhalif örgüt olan Halkın Mücahitleri lideri Meryem Recevi Çarşamba günü Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada, "İran halkı bu rejimin devrilmesini istiyor" dedi.
Ancak sürgündeki Halkın Mücahitleri örgütü, diğer muhalif gruplar tarafından pek iyi karşılanmıyor.
Bazı İranlılar, İran-Irak Savaşı'nda Saddam Hüseyin'e verdiği destek nedeniyle örgüte şüpheyle yaklaşıyor.
Şah yönetimine muhalif bir oluşum olan Halkın Mücahitleri, 1979 devriminin ardından devlet yönetimine ortak olacağını düşündü.
Sol eğilimli örgüt, İslamcı hükümet tarafından dışlanınca siyasi faaliyetlerin başarısızlığını fark ederek, silahlı saldırılar ve sabotaj eylemlerine başladı.
Rejimin infazlara başlamasıyla, liderleri de dahil olmak üzere Halkın Mücahitleri üyeleri yurt dışına kaçmak zorunda kaldı.
Konu hakkında değerlendirmede bulunan Ottawa Üniversitesi öğretim görevlisi Thomas Juneau, "Hamaney'e alternatif bulmanın zorluğu, örgütlü, demokratik bir alternatifin olmamasından kaynaklanıyor" dedi.
Juneau, Rıza Pehlevi'nin "İran içi ve dışında en büyük itibara sahip" muhalefet lideri olduğunu kabul etti, ancak ülke içindeki desteğinin abartıldığını söyleyerek şunları ekledi:
"Tek alternatif, ne yazık ki endişe verici bir senaryo olan Devrim Muhafızları'nın darbe yapması ya da teokrasiden askeri diktatörlüğe geçiştir."
Uzmanlar, ülkede gelecekte istikrarsızlığı artırabilecek, sıklıkla göz ardı edilen bir faktör olan İran'ın karmaşık etnik yapısı konusunda uyarıyor.
Çoğunluğu oluşturan Farsların yanı sıra Kürtler, Araplar, Beluciler ve Türklerden oluşan büyük azınlıklar bir arada yaşıyor.
Bu bağlamda, Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'ndan Nicole Grajewski, "düşman devletlerin etnik bölünmeleri istismar ettiği" konusunda uyarıda bulundu.
ABD merkezli araştırma merkezi Soufan Center'dan analistler ise, Irak'ta yaşananlara benzer bir senaryonun İran'da da yaşanabileceği konusunda uyardı.
Merkez tarafından yapılan açıklamada, "Rejim değişikliğinden sonra ne olacağını tahmin etmek hala zor. Ancak değişim Irak'tan daha geniş çaplı, küresel yankıları olan bölgesel bir huzursuzluğa yol açabilir" denildi.
Sonuç olarak, Hamaney sonrası dönemde İran'ı kimin yöneteceği yalnızca bir isimden ibaret olmayıp, rejimin ideolojik sürekliliğini ve halk üzerindeki kontrolünü nasıl sürdüreceğine dair daha geniş bir güç dengesi sorunu.
Bu nedenle liderlik değişimi, sadece bir bireyin seçimi değil, aynı zamanda İran rejiminin geleceği için kritik bir dönemeç olacaktır.