İsrail'in savaş boyunca Gazze'ye yönelik insani yardımları engellemesi, çocuklar başta olmak üzere Filistinlilerin şiddetli açlık yaşadığına dair görüntülerin paylaşılmasıyla büyük tepki çekti. Ancak bu başlı başına yeni bir konu değil.
Popüler Gazete'nin Aaron Reich imzalı analizden aktardığına göre İsrail'in Gazze'ye uyguladığı uzun süreli abluka ve yardım girişlerine yönelik kontrolü, bölgedeki kaynakları kısıtladı.
Ancak Gazze'de savaş nedeniyle patlak veren insani kriz ve İsrail hükümetinin tüm yardımları engellemesi, konuya yeniden odaklanılmasına neden oldu.
Bu bağlamda son günlerde "Gazze'ye kim yardım gönderiyor?" ve "İsrail'in yardım konusundaki endişeleri neler?" gibi sorular gündeme geldi.
İsrail, Hamas'ın 2007'de Gazze'de yönetime gelmesinden bu yana bölgeye mal giriş çıkışına ağır kısıtlamalar getirdi.
İsrail, gemilerin yaklaşmasını engelleyerek ve hava üstünlüğünü koruyarak Gazze etrafındaki suların kontrolünü elinde tutuyor.
Bu, teoride tüm yardımların deniz ve hava yoluyla Gazze'ye girmesini engellemese de, pratikte İsrail tüm yardımlar üzerinde kontrol sahibi.
Diğer yandan, Gazze sınırında üç kara kapısı bulunuyor. Bunlardan Erez Kapısı ve Kerem Şalom Kapısı'nın kontrolü İsrail'de.
Üçüncüsü olan Refah Sınır Kapısı ise Mısır sınırında ve İsrail ordusunun kontrolleri dışında, Mısır tarafından yönetiliyor.
Bunlar sonucunda Gazze'ye giriş ve çıkış imkanının sınırlı olması, kronik tedarik sorunlarına yol açtı.
Yaşanan sorunlar, İsrail'in "insani olmayan amaçlar" için kullanılabileceği endişesiyle bazı hayati öneme sahip malzemelerin sevkiyatını sınırlamasıyla daha da kötüleşti.
Gazzeliler kendi kaynaklarını sürdürme kabiliyetlerinde de kısıtlamalara maruz kaldı.
Örneğin balıkçılık, yakındaki suların büyük kısmının İsrail tarafından kontrol edilmesi nedeniyle oldukça kısıtlı.
Goldstone Raporu olarak bilinen 2009 tarihli bir BM bilgi toplama misyonu raporuna göre, İsrail ordusu ayrıca 2008-2009 yıllarında "Dökme Kurşun Harekatı" sırasında Gazze'nin ekilebilir arazilerinin çoğuna ciddi zarar verdi.
Bazı kaynaklar, İsrail'in Gazze'deki diğer ekilebilir arazilere herbisit püskürtmeye devam ettiğini iddia ediyor.
Yukarıda belirtilen bu sorunlar nedeniyle, kamyonlarla gönderilen insani yardımlar Gazze'de yaşayan çaresiz siviller için hayati önem taşıyor.
Sayısı her yıl hem siyasi, hem de güvenlik endişelerine bağlı olarak değişse de, İsrail onlarca yıldır Gazze'ye yardım sevkiyatı girmesine izin veriyordu.
Ancak İsrail, her zaman yeterli miktarda yardıma izin vermediği, neyin girebileceği konusunda sınırlamalar getirdiği ve kapsamlı bir yasak listesine sahip olduğu için eleştirildi.
ABD'li yasa koyucular ve kabine üyelerinin baskısı, 2009'da İsrail'in makarna ve mercimek yasağını kaldırmasına ve Gazze'ye girişlerine izin vermesine neden oldu.
Bazı analistler, bunun İsrail'in Gazze'yi yoksullaştırmak için kasıtlı bir eylemi olduğunu vurguladı.
Hatta bu suçlamalar, 2011'de WikiLeaks tarafından paylaşılan diplomatik yazışmalarla desteklendi.
2008'de, dönemin İsrail Başbakanı Ehud Olmert "İnsani bir krize izin vermeyeceğiz, ancak hayatlarını kolaylaştırmak gibi bir niyetimiz de yok. Onların keyifli bir hayat sürmelerine izin vermeyeceğiz" dedi.
İsrail, savaşın patlak verdiği 7 Ekim 2023'ten bu yana ise, Gazze'ye giren yardım kamyonlarını engelleyerek, Hamas'ın bölge üzerinde tam güvenlik kontrolü sağlama ve yeniden ikmal yapma çabalarını kesmeye çalıştı.
Bu hedef kapsamında İsrail, işgal ettiği Refah'ta sınır kapısının kontrolünü de ele geçirdi.
Ayrıca, İsrail'in saldırılarının daha önce tarıma elverişli olan geniş arazileri kullanılamaz hale getirmesiyle Gazze'deki tarım krizi daha da kötüleşti.
Geleneksel olarak, Gazze'ye yapılan yardımların büyük bir kısmı Birleşmiş Milletler'in Dünya Gıda Programı (WFP), Filistinli Mülteciler için Yardım Çalışmaları Ajansı (UNRWA) ve İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) gibi organları tarafından koordine ediliyordu.
Ayrıca Kızılhaç, Kızılay, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Dünya Merkez Mutfağı, Oxfam, World Vision ve Save the Children gibi diğer yardım kuruluşlarının yardımları da bulunuyordu.
Bu örgütler, yardımların Gazze'ye ulaşması ve sivillere dağıtılması için birlikte çalışıyordu. Ancak yardımlar, İsrail ordusuna bağlı Filistin Topraklarındaki Hükümet Aktivitelerini Koordinasyon Birimi (COGAT) tarafından sıkı bir şekilde incelendikten sonra dağıtılıyordu.
Gazze'ye yapılan yardımın önemli bir kısmı, yardım kamyonlarını doğrudan koordine eden ve hem bürokrasiyi, hem de savaş alanındaki tehlikeleri aşabilen özel tüccarlar tarafından koordine ediliyordu.
Ancak bu özel tüccarlar gıda dağıtım ağını ele geçirmekle ve fahiş fiyatlar talep etmekle suçlandı ve bu fiyat artışları gıda malzemelerinin çoğunun Gazzeliler için karşılanamaz hale gelmesine neden oldu.
Fakat İsrail'in Gazze'ye yardım gitmesini engellemeye yönelik sayısız girişimi, World Central Kitchen gibi yardım kuruluşlarındaki yardım görevlilerinin çatışmalarda öldürülmesi, UNRWA ve Kızılhaç gibi BM kuruluşlarının Hamas'a yardım ve yataklık ettiği yönündeki suçlamaların ardından hem ABD, hem de İsrail tarafından yeni bir sistem ortaya atıldı.
Yardımlar konusunda, özel sektöre, özellikle Şubat 2025'te kurulan, ABD merkezli kar amacı gütmeyen kuruluşu olan Gazze İnsani Yardım Vakfı'na (GHF) yetki verildi.
GHF'nin, ortak kuruluşlarla çalışarak bölgedeki dağıtım merkezleri aracılığıyla Gazze'ye yardım dağıtması planlandı.
Söz konusu plana göre İsrail askerleri, dağıtım alanlarının güvenliğinden sorumlu olacak.
Gazze’de kurulan dağıtım noktalarının güvenliği asıl olarak, eski bir CIA üst düzey görevlisi olan Philip F. Reilly tarafından kurulan Safe Reach Solutions (SRS) adlı firma tarafından sağlanıyor.
Hem GHF, hem de SRS, son günlerde özellikle bağış toplama konusunda şeffaf olmamaları nedeniyle eleştirilerin hedefi oldu.
Bunun üzerine GHF CEO'su Jake Wood, tarafsızlık ve bağımsızlık ilkeleriyle uyumlu bir şekilde işini yapmasının imkansız olduğunu vurgulayarak istifasını açıkladı.
Daha sonra, İsrail muhalefet lideri Yair Lapid, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Gazze'ye iki yabancı "paravan şirket" aracılığıyla gizlice insani yardım fonu sağladığını iddia etti. Ancak Başbakanlık Ofisi bu iddiaları reddetti.
İsrail, Gazze'ye yardımları sınırlamasının en yaygın gerekçesi olarak güvenliği öne sürüyor.
Gazze'nin Hamas tarafından kontrol edildiğini ve yardımın teoride "terörist amaçlar" için kullanılabileceğini iddia ediyor.
Likud Milletvekili Tally Gotliv gibi bazı milletvekilleri, insani yardımların sınırlandırılması ve hatta açlığın teşvik edilmesinin Gazzelilerin Hamas'a tepki göstermesine yardımcı olacağını, bunun da savaşın sona ermesine ve rehinelerin serbest bırakılmasına yol açabileceğini savunuyor.
Dönemin Savunma Bakanı Yoav Gallant, 9 Ekim 2023'te Gazze'nin kuşatma altına alınacağını ve tüm yardımların durdurulacağını duyururken, Gazzelilerden "hayvanımsı insanlar" olarak bahsetti.
Ülkede yapılan bir çok ankete göre de, İsraillilerin büyük kısmı Gazze'ye yardım gönderilmesine karşı çıkıyor.
Hatta İsrailli sağcı örgüt Tzav 9'un üyeleri, son günlerde sosyal medyada gördüğümüz gibi, Gazze'ye yardım dağıtımını düzenli olarak protesto ediyor, yardım kamyonlarına saldırıyor veya Gazze'ye girişlerini engellemeye çalışıyor.