ÇŞB
DOLAR 41.26 ₺
EURO 48.18 ₺
G.ALTIN 4,718.86 ₺
Ç.ALTIN 7,694.51 ₺
BTC 111,765.04 $
ETH 4,459.71 $
BİST 10,828.93

    Arakanlı Müslümanlara yönelik işkenceler neden görmezden geliniyor?

    DünyaÇeviri Haberler
    Yayınlama: 4 Eylül 2025 Perşembe 19:30 Kaynak: Haber Merkezi

    Arakanlı Müslümanlara yönelik işkenceler neden görmezden geliniyor?

    Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki araştırmacıların hazırladığı son rapor, Myanmar’daki askeri cunta yönetiminin Arakanlı Müslümanlara yönelik sistematik işkence uygulamalarını gözler önüne serdi.

    Popüler Gazete'nin Dr. Azeem İbrahim imzalı analizine göre güvenlik güçleri ülke genelindeki hapishane ve sorgu merkezlerinde tutuklulara ağır işkenceler uyguluyor.

    Bu işkenceler, yalnızca bireysel eylemler değil, doğrudan cuntanın bir politikası olarak görülüyor.

    Hayatta kalanların ifadelerine dayanan raporda, tutukluların cinsel organlarına elektrik şoku verildiği, kızgın metal çubuklarla yakıldığı, tırnaklarının söküldüğü ve uzun süreli dayaklara maruz bırakıldıkları ifade edildi.

    Söz konusu rapora göre bazı mağdurlar saatlerce keskin nesneler üzerinde diz çökmeye zorlandı, bazılarına başlarına geçirilen plastik torbalarla neredeyse boğulana kadar işkence yapıldı.

    Kadın ve kız çocukları cinsel şiddete uğradı, bu özellikle aşağılama ve sindirmeye yönelik bir yöntem olarak kullanıldı.

    Çocuklar da hedefte

    Raporda en çarpıcı bulgu ise, mağdurlar arasında çocukların bulunması.

    Bazı çocukların, siyasi faaliyetleri nedeniyle aranan ebeveynlerinin yerine gözaltına alındığı, bir kısmının ise protestoların ardından toplu tutuklamalara maruz kaldığı kaydedildi.

    Uzmanlara göre çocukların yaşadığı bu travmalar, Myanmar’daki zulüm sona erse bile yıllarca sürecek psikolojik izler bırakacak.

    Bu, baskıcı bir rejimin sıradan eylemleri değil, uluslararası hukukun ağır ihlalleri ve bazı durumlarda insanlığa karşı suçlar anlamına geliyor.

    Tutuklulara yönelik işkence uzun zamandır otoriter yönetimin bir parçasıydı, ancak Myanmar'da yaşananlar artık yaygın, koordineli ve açıkça belgeleniyor.

    Cuntanın ülkenin büyük bir kısmında kontrolü silahlı direnişe kaptırdığı bir dönemde, halkın terörize edilerek teslim olması amaçlanıyor.

    BM bünyesindeki araştırmacılara göre, bu işkenceleri uygulayan askerler kendi inisiyatifleriyle hareket etmiyor.

    Aksine bu, sistematik, organize ve muhalefeti korku yoluyla bastırmak için tasarlanmış, cuntanın güvenlik aygıtının uyguladığı kasıtlı bir politika.

    Bu da, tüm  eylemleri sıradan bir insan hakları ihlali olmaktan çıkarıyor ve uluslararası hukuka göre suç işlendiğini gözler önüne seriyor.

    Cezasızlık generalleri cesaretlendiriyor

    Myanmar ordusu daha önce 2017’de Arakanlı Müslümanlara yönelik şiddet içeren operasyonları nedeniyle “etnik temizlik” ve “soykırım” suçlamalarıyla gündeme gelmişti. Ancak bugüne kadar tek bir üst düzey general bile yargılanmadı.

    Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde davalar sürüyor, fakat süreç yavaş ilerliyor. Bu cezasızlık, askeri liderleri daha da cesaretlendiriyor.

    Myanmar'ın askeri liderlerini sorumlu tutmak için ortak bir uluslararası strateji ortaya çıkmıyor.

    Ne yapılabilir?

    Uzmanlara göre uluslararası toplumun atabileceği adımlar şunlar:

    BM süreci: Rapor, BM Güvenlik Konseyi ve İnsan Hakları Konseyi’nde yeni girişimler için temel oluşturabilir.

    Çin ve Rusya vetosu engelleyici olsa da deliller uluslararası mahkemelere taşınabilir.

    Gambiya'nın Arakanlılar adına Lahey'de açtığı bir dava mevcut. Bu yeni kanıtlar, insanlığa karşı suç suçlamalarını güçlendirmek için eklenebilir.

    Yaptırımlar: Cunta liderlerinin yanı sıra onları finanse eden şirketler ve destek ağları hedef alınabilir.

    Silah satışları, uçak yakıtı ve döviz erişimi, generallerin kontrollerini sürdürmelerini sağlayan can damarları, bunlar kesilebilir.

    Bölgesel rol: ASEAN ülkeleri sessizliklerini bozmalı, insani yardım erişimi için daha fazla baskı yapmalı.

    Sivil toplum: Diaspora grupları ve insan hakları örgütleri desteklenmeli. Mağdurların seslerinn duyulması için çaba sarf edilmeli.

    Uluslararası medya ve insan hakları örgütleri, bu hikayelerin karanlıkta kaybolup gitmemesini sağlamalı.

    Arakanlıların trajedisi

    Myanmar’ın Arakan (Rakhine) eyaletinde yaşayan Müslüman topluluk, Myanmar devleti tarafından “yerli etnik grup” olarak tanınmıyor.

    Bangladeş’ten göç etmiş kaçaklar olarak görülen Arakanlıların vatandaşlık hakları, 1982 Vatandaşlık Yasası ile ellerinden alındı.

    Bu tarihten itibaren Arakanlılar resmi olarak “vatansız” kabul edildi.

    2012 yılında Budist grupların saldırıları sonucu binlerce kişi hayatını kaybetti. En ağır saldırılar ise 2017’de yaşandı.

    Myanmar ordusu, “terörle mücadele” gerekçesiyle Arakanlıların köylerine geniş çaplı operasyonlar düzenledi.

    BM, bu operasyonları “etnik temizlik” ve “soykırım ihtimali” olarak tanımladı.

    Saldırılar nedeniyle 700 binden fazla Rohingya Bangladeş’e kaçtı.

    Bugün Cox’s Bazar, dünyanın en büyük mülteci kampı olarak yüz binlerce Arakanlıya ev sahipliği yapıyor. Ancak kamptaki koşullar da ağır, aşırı kalabalık, yoksulluk, insan kaçakçılığı ve eğitim eksikliği ciddi sorunlar yaratıyor.

    Myanmar’da kalan Arakanlılar ise hala ciddi kısıtlamalar altında yaşamaya zorlanıyor. Seyahat, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim neredeyse yok denecek kadar az.

    Sonuç

    Uluslararası toplum, özellikle BM ve Uluslararası Adalet Divanı, Myanmar’a nispeten baskı uygulamaya çalışıyor. Ancak bugüne kadar somut bir ilerleme sağlanamadı.

    2021’deki askeri darbe sonrasında Arakanlıların güvenli geri dönüş ihtimali neredeyse sıfırlandı.

    Arakanlılar bugün dünyanın en büyük "vatansız ve en kırılgan" topluluklarından biri olmayı sürdürüyor.

    Myanmar’da sistematik ayrımcılık ve şiddet devam ederken, Bangladeş’teki mülteci kamplarında da ağır koşullar altında yaşam mücadelesi veriyorlar.

    Uluslararası hukuk süreci ise yavaş ilerliyor, insani yardım ve uzun vadeli siyasi çözüm ufukta görünmüyor.

    Sonuç olarak Arakan halkı, cuntanın vahşetine direnmede olağanüstü bir cesaret gösterdi. Katliamlara, hava saldırılarına ve işkencelere rağmen muhalif hareket söndürülemedi. 

    Uzmanlar, Myanmar’daki işkence odalarının gizli olmadığını, tüm dünyanın gözü önünde yaşandığını vurguluyor.

    Sessizlik, yalnızca Arakan halkına ihanet değil, aynı zamanda uluslararası hukukun güvenilirliğinin de çöküşü anlamına geliyor.

    İlk Yorumu Sen Yaz
    code