Orta Doğu, İran'ın bölgesel gerilemesinden nasıl yararlanabilir?
ABD Başkanı Donald Trump'ın, İsrail ile İran arasında ateşkes ilan ettiği 24 Haziran'da dünya, dönüşmüş bir Orta Doğu'ya uyandı.
Popüler Gazete'nin James Jeffrey imzalı analizden aktardığına göre söz konusu ateşin ardından, bölgede kalıcı istikrarın nasıl teşvik edileceğine dair sorular gündeme geldi.
ABD, hem geçtiğimiz ay yaşanan, hem de önceki çatışmalarda bazen başarısız olsa da merkezi bir rol oynadı.
İran'a yapılan son saldırının da gösterdiği gibi, ABD'nin İsrail tarafından ikna edilebilir olduğu görüldü. Ancak yalnızca, meşru olarak kabul ettiği kendi çıkarları için gerekliyse.
Dolayısıyla bölgenin, Trump'ın Mayıs ayında Riyad'da yaptığı konuşmada ortaya koyduğu "Orta Doğu Politikası" taslağını ciddiye alması gerekiyor.
ABD vizyonunda, yalnızca kritik öneme sahip olduğunda harekete geçmeye istekli bir güvenlik garantörü olarak "son çare aktörü" olmayı amaçlıyor. ABD'nin İran nükleer tesislerini bombalaması da bunun açık bir örneği oldu.
Bu durum, bölgedeki iki ana aktör olan ABD ve bölgesel devletler arasında optimum bir işbölümü olduğunu da gösterdi.
ABD'nin güvenlik şemsiyesinin, daha önce olduğu gibi bundan sonra da İsrail ile birlikte İran'ın doğrudan stratejik tehditlerine odaklanması bekleniyor.
Ancak bazı uzmanlar İran'ın, Gazze ve Lübnan'dan Irak, Suriye ve Yemen'e kadar bölgedeki vekil ağlarıyla başa çıkmanın, daha çok bölgesel devletlerin görevi olduğunu düşünüyor.
Bölgesel güçler, ABD'nin sahip olmadığı uzun vadeli vizyon ve sezgiye sahip. Bu da onları etkili aktörler yapıyor.
Gazze
BAE ve Mısır, Filistin Yönetimi ile birlikte "savaşın ertesi günü" planlarını ilerletti.
Temel taslaklar, Hamas'ın elindeki siyasi ve askeri kontrolü, başka bir Filistinli, pan-Arap veya ortak bir varlığa teslim etmesini gerektiriyor.
Bu mümkün, ancak kolay olmayacaktır. İsrail, Hamas'ın Lübnan'daki Hizbullah'ta olduğu gibi yeteneklerini yeniden oluşturması durumunda harekete geçme hakkı konusunda ısrar edecektir.
Arap devletleri arasında, mevcut Filistin liderliğinin Gazze'de rol üstlenmeye ne kadar hazır olduğu konusunda da görüş ayrılıkları var. Ancak bir noktada bölge, Ramallah'ın yapabildiği her şeyle yetinmek zorunda kalabilir.
ABD'nin buradaki rolü çok önemli. Yalnızca o, İsrail hükümetini, Gazze'de hiç bitmeyen bir savaştan vazgeçmeye zorlayabilir.
Suriye
Başta Türkiye ve onunla aynı çizgide olan önde gelen Arap devletleri, Suriye konusunda övgüye değer bir şekilde öncü bir rol üstlendi.
Ülkede ele alınması gereken sorun, 14 yıllık savaşta nüfusunun yarısı yerinden edilen, yüz binlerce vatandaşı öldürülen ve devam eden bir ekonomik krizle boğuşan yeni Suriye devletinin aşırı kırılganlığıdır.
Ayrıca ülke, başta Dürziler ve Nusrayriler olmak üzere merkezi hükümete şüpheli yaklaşan silahlı gruplarla ve IŞİD'in uyuyan hücreleriyle derin bir iç anlaşmazlıkla karşı karşıya.
Şimdiki en büyük tehlike, Arap devletleri ve Ankara'nın sadece Şam hükümeti değil, aynı zamanda ülkenin büyük kısımlarını kontrol eden çeşitli silahlı gruplara karşı farklı pozisyonlar benimsemesidir.
Burada Arap dünyası ve Türkiye tek sesle konuşmalıdır. Arapların Esed'e (2021-2024) yönelik yaklaşımına benzer şekilde, yeni hükümetin dikkate alması gereken iç reformlar, yönetim, iç güvenlik ve dış ilişkiler için bir "görev listesi" oluşturulabilir.
Trump, Netanyahu'ya, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile arasındaki Suriye konulu gerginliği yatıştırmak için çalışacağını açıkça bildirdi. Bu, mevcut Suriye durumundaki en gergin konulardan birini hafifletecektir.
Dolayısıyla yaptırımların kalıcı olarak kaldırılması konusu da dahil, ABD'nin hala oynayacağı önemli bir rol var.
Son olarak, ABD'nin hem Suriye, hem de Ürdün ile 1974 tarihli İsrail-Suriye anlaşması ve işgal altındaki Golan Tepeleri'nin statüsü konusunda çalışması gerekecektir.
Lübnan
BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 1701 sayılı kararına atıfta bulunan 2024 tarihli ateşkesin şartları, Lübnan hükümetinin, Hizbullah'ın "devlet içinde devlet" statüsünü düşürme çabalarına yasal gerekçe sağlıyor.
Hukuki sorular ve ülkedeki vahim ekonomik durum göz önüne alındığında, BM ve uluslararası bağışçıların oynayacakları önemli bir rol var.
Diğer yandan, öncelikle mali ve diğer ekonomik destekler açısından Arap devletleri de değerli aktörler olarak öne çıkıyor.
Ancak bunun ötesinde, hep birlikte Lübnan hükümetine, Hizbullah'ı "silahsızlandırma" taahhütlerini yerine getirmesi için baskı yapmaları açısından önemliler.
Arap devletleri de dahil olmak üzere uluslararası aktörlerden gelen dış yardım ile BM'nin 1701 sayılı kararı ile ateşkesle silahsızlanma ve diğer hükümlerine uyulması arasındaki bağlantı, barış ve istikrar için büyük öneme sahip.
ABD'nin Lübnan'da önemli bir doğrudan rolü yok, ancak Lübnan Silahlı Kuvvetleri'ne verdiği destek, diğer yardım biçimleri ve BMGK üyeliği ile taraflardan biri olarak görülebilir.
Arap devletleri, İsrail'in ateşkes anlaşmasına uyması ve nihayetinde İsrail'in Lübnan sınırının içinde işgal ettikleri yerlerden çekilmesi de dahil olmak üzere Washington ile işbirliği yapmalıdır.
Irak
Lübnan'da olduğu gibi, Arap devletlerinin Irak hükümetiyle uzun süreli bağları var ve giderek daha güçlü ekonomik ve diplomatik ilişkiler geliştiriyorlar.
İran'ın ülkedeki siyasi partiler ve Haşdi Şabi güçleri aracılığıyla elde ettiği nüfuzu, Lübnan'daki vekili Hizbullah'ın etkisinden daha dağınık.
Irak ayrıca, bir sınırı paylaştığı ve İran ile güçlü enerji ilişkileri olduğu için daha savunmasız ve Lübnan'ın aksine vekil gücünü azaltmak için uluslararası yasal yetkilere sahip değil.
Dünyanın önde gelen petrol üreticilerinden biri olarak Irak, İran'ın bölgesel hırsları için de merkezi bir konumda.
Arap devletleri, Irak hükümetini etkilemek için diplomatik ve ekonomik bağlarını kullanabilir.
Bağdat'a, Tahran ile çok yakın bağlara sahip olmanın, Kürt nüfusunu ayrılığa ve Sünni Arap nüfusunu bir kez daha IŞİD'in kollarına itebileceği hatırlatılabilir. Her iki gelişme de sadece Irak'ın ötesinde bölge için bir tehdittir.
Türkiye ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY)-Bağdat ilişkisi konusunda işbirliği de bir öncelik olmalıdır.
ABD'nin Irak'taki rolü yavaş yavaş azalıyor ancak ticari, özellikle enerji anlaşmalarında, IŞİD'in yeniden canlanmasını önlemede ve çok sayıda yasal, mali ve diplomatik gelişmede hala önemli.
Yemen