Meta'nın Filistinlilere yönelik soykırımı kışkırtmadaki rolü nedir?
Arap Sosyal Medyayı Geliştirme Merkezi (7amleh), Facebook, WhatsApp ve Instagram'ın sahibi Meta şirketinin İsrail'in Gazze'deki soykırımı sırasında zararlı içerikleri yaygınlaştırmadaki rolünü inceledi.
Hazırlanan rapor, Meta’nın Filistinlileri nefret söylemi ve kışkırtmadan korumada başarısız olduğunu, aksine Filistinlilere ait içerikleri engelleyerek çifte standart uyguladığını ortaya koydu.
Popüler Gazete'nin Al Araby Al Jadeed gazetesinden aktardığı analize göre, Filistinlilerin % 65'inden fazlası Facebook, WhatsApp ve Instagram platformlarından en az birini kullanıyor.
Buna rağmen Meta, İbranice olarak soykırımı kışkırtan paylaşımlara hiç müdahale etmedi.
Bilakis nefret söyleminin daha geniş çapta yayılmasına katkıda bulunarak, Filistinlilere yönelik dijital ve reel şiddeti pekiştirdi.
7amleh, bunun teknik bir arıza değil, Meta’nın bilinçli tercihi olduğunu savunarak, şirketin kitlesel şiddet suçlarına dijital alanda aktif biçimde ortaklık ettiğini bildirdi.
Şirket, hesap kapatma ve içerik kaldırma işlemlerinde Filistinli kullanıcıları hedef alırken, İsraillilerin nefret ve kışkırtma paylaşımlarına hiç sansürsüz izin verdi.
Algoritmaların da etkileşim odaklı olması nedeniyle kışkırtıcı içerikler daha fazla öne çıktı.
Bu da, platformları zararlı içeriklerin yayılmasına göz yummakla kalmayıp, aynı zamanda aktif olarak pekiştirerek, bu içeriklerin yayılmasında suç ortağı haline getirdi.
Bu durum, Meta’nın nefret söylemiyle mücadele konusundaki resmi politikalarıyla çelişiyor.
Şirketin yazılı politikalarıyla fiili uygulamaları arasında derin bir uçurum olduğunu ortaya koyuyor.
Söz konusu raporda ayrıca, Myanmar ve Etiyopya örneklerinde olduğu gibi, Meta’nın benzer şekilde kitlesel şiddeti körükleyen içeriklere aracılık ettiği ve uluslararası yasal sorumluluklarını yerine getirmediği hatırlatıldı.
7amleh’in bulguları, Filistin Dijital Hak İhlalleri Gözlemevi’nin 7 Ekim 2023’ten bu yana belgelenen binlerce nefret söylemi ve kışkırtma vakasına ilişkin belgelerine dayanıyor.
Ayrıca raporda, yalnızca 2024 yılında iki buçuk milyondan fazla kışkırtıcı ve zararlı İbranice gönderiyi izleyen, yapay zeka destekli Şiddet Endeksi'nden alınan verilerden de yararlanıldı.
Rapora göre söz konusu içerikler yalnızca bireysel kullanıcılarla sınırlı kalmadı. İsrailli askerler, hükümet yetkilileri ve eski bakanların dahi sosyal medyada açıkça şiddeti teşvik eden mesajlar paylaştı.
Bunlar arasında Filistinlilerin kitlesel olarak öldürülmesi, savaş suçlarının kutlanması ve Gazzelilerin etnik temizlik ve yerinden edilmesi için yapılan çağrılar yer alıyor.
Hatta "Gazze'yi yok edin" ve "Arapları öldürün" gibi açık çağrılar da yapıldı.
İsrailli yetkililer, bakanlar ve vatandaşlar sosyal medya platformlarında Filistinliler için "insansı hayvanlar", "hamam böcekleri" ve "virüsler" gibi başkalarını öldürmeyi meşrulaştıran insanlık dışı terimler kullandı.
7amleh, Uluslararası Adalet Divanı’nın soykırım kışkırtmasını yasaklayan kararına rağmen bu içeriklerin hala platformlarda yer almasının, Meta’nın İsrail propagandasına açıkça ortaklık ettiğini gösterdiğini ifade etti.
Uluslararası Adalet Divanı’nın soykırım kışkırtmasını yasaklayan kararına rağmen, Facebook ve Instagram'ın İsrailliler tarafından Filistinlilere karşı nefret, insanlık dışı söylem ve kışkırtma yaymak için kullanıldığına da dikkat çekti.
WhatsApp gruplarının ise Yahudi yerleşimciler tarafından Batı Şeria sakinlerine karşı şiddeti örgütlemek için kullanıldığını bildiren 7amleh, Meta'nın buna karşı hiçbir önlem almadığının altını çizdi.
Raporun sonuç bölümünde 7amleh, Meta'yı uluslararası insan hakları hukukuna bağlı kalarak, korkunç suçlara ortak olmaktan vazgeçmeye çağırdı.
Ayrıca sistemlerini şeffaflık ve insan hakları ilkeleri doğrultusunda yeniden düzenleme çağrısı yaptı ve kışkırtıcı içeriklerin tespiti için özel mekanizmalar kurulması talep etti.
Meta’nın mevcut tutumunun yalnızca dijital bir başarısızlık değil, aynı zamanda Filistin halkına yönelik ağır insan hakları ihlallerinde fiili bir ortaklık anlamına geldiğine de vurgu yaptı.
Uzmanlara göre, Meta’nın Filistinlilere yönelik bu tutumu, yalnızca dijital bir mesele değil aynı zamanda siyasal bir tercihin göstergesi.
Şirketin politikalarının İsrail’in söylemiyle örtüşmesi, özel sektörün uluslararası çatışmalarda tarafsız kalma ilkesini sorgulatıyor.
Aynı zamanda nefret söylemlerinin sürekli öne çıkarılması, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirirken, şiddetin meşrulaştırılmasına da zemin hazırlıyor. Bu durum, dijital şiddet ile sahadaki fiili şiddet arasındaki bağı güçlendiriyor.
7amleh’in raporu, teknoloji şirketlerinin artık “iletişim aracı” olmaktan çok daha fazlasını ifade ettiğini ortaya koyuyor.
Meta gibi dev platformlar, kitlelerin siyasi yönelimlerini şekillendiren aktörler haline geldi. Bu nedenle, sorumluluklarının yalnızca ticari değil, aynı zamanda hukuki ve ahlaki boyutlar içerdiği vurgulanıyor.
Öte yandan, Filistinli kullanıcıların içeriklerinin sistematik olarak bastırılması, uluslararası kamuoyunda tek taraflı bir bilgi akışına neden oluyor.
Böylece, Gazze’de yaşanan insani krizin dünya gündeminde görünürlüğü azalırken, İsrail’in resmi söylemleri daha baskın hale geliyor.
Son olarak, Meta’nın bu politikaları uluslararası yargı mekanizmaları açısından da yeni bir tartışmayı gündeme getiriyor.
Teknoloji şirketleri, devletler gibi uluslararası hukuka tabi tutulmalı mı? Yoksa özel sektörün sorumluluğu yalnızca kendi iç kurallarıyla mı sınırlı kalmalı?
7amleh’in raporu, bu soruları yeniden tartışmaya açıyor.