Sosyal medyada dezenformasyon çatışmaların körüklenmesine nasıl katkıda bulunuyor?
Savaşlar giderek daha hibrit hale geldikçe, medya ve özellikle sosyal medyanın sosyolojik etkisini anlamak hayati önem taşıyor.
Sosyal medyada dezenformasyon, özellikle çatışma ve kriz dönemlerinde, toplumsal algıları yönlendirerek gerilimi artıran, kutuplaşmayı derinleştiren ve çatışma ortamını sürdürülebilir hale getiren son derece etkili bir araç.
Popüler Gazete'nin ABD basınından aktardığına göre sosyal medyada 7/24 haber akışının devam etmesiyle birlikte bu etki katlanarak yalnızca ulusal duyguları değil, küresel siyasi söylemleri de etkiliyor.
Sosyal medyada yanıltıcı video ve haberlerin yayılması çatışmaları körüklüyor, istikrarı bozuyor ve ülkeler arasındaki diplomatik ilişkileri zorluyor.
Medya dezenformasyonu, aynı zamanda yapay zeka tarafından üretilen yanıltıcı görüntü ve videoların yayılmasına olanak sağlıyor.
Uzmanlara göre, bu dezenformasyon, ister tek bir ülke içinde ister farklı ülkeler arasında olsun, bir şekilde kaos yaratmaya, mevcut çatışmaları körüklemeye ve hatta yeni krizlerin fitilini ateşlemeye katkıda bulunuyor.
Örneğin Suriye'nin Süveyda vilayetinde geçtiğimiz aylarda yaşanan olaylar, "sosyal medyadaki dezenformasyonun" tehlikelerini ve devam eden çatışmayı körüklemedeki rolünü gözler önüne serdi.
Düşmanı şeytanlaştırma
Medyada dezenformasyon, çatışmanın taraflarından birini "kurban", diğerini ise "mutlak düşman" olarak konumlandırıyor.
Ukrayna-Rusya savaşı sırasında da her iki taraf düşmanın vahşetlerini gösteren videolar yaydı, bu da kutuplaştırıcı söylemleri körükledi.
Bu söylemler halkın çatışmaya olan tepkisini manipüle ediyor, savaşı meşru veya kaçınılmaz gösteriyor.
Bir çatışma sonrası servis edilen ancak eski bir olaya ait görüntüler, karşı tarafın vahşiliğini abartmak için kullanıldığında öfkeyi pekiştiriyor, intikam duygusunu artırıyor.
Savaşlarda da medya, düşmanı “terörist”, “barbar” ya da “insan hakları düşmanı” olarak tanımlayarak kamuoyunun tepkisini yönlendiriyor.
Askeri eylemleri meşrulaştırma
Örneğin 2003 Irak işgalinde ABD medyası, Saddam Hüseyin'in kitle imha silahlarına sahip olduğu iddialarını yayarak, askeri operasyonu destekleyen bir atmosfer oluşturdu. Ancak daha sonra bunun yanlış olduğu ortaya çıktı.
Bu tür söylemler, savaşın eleştirilemez bir “zorunluluk” olduğu algısını pekiştirerek karşıt görüşleri bastırıyor.
Ulusal morali yükseltme
Savaş sürecinde halkın moralini yüksek tutmak, özellikle uzun süren çatışmalarda kritik öneme sahip.
Medya bu noktada bazen dezenformasyon yoluyla hem cephedeki başarıları abartarak yansıtıyor, hem de kahramanlık öyküleriyle ulusal birliği pekiştiriyor.
Barış ve müzakere zeminini sabote etme
Medya aracılığıyla yayılan yanlış bilgiler, çatışan tarafların birbirine olan güvensizliğini artırıyor.
Özellikle barış görüşmeleri sırasında kasıtlı paylaşılan yanlış bilgiler, müzakere ortamını dinamitleyebilir.
Bu tür haberler, toplumda “karşı tarafla konuşmak bile zayıflıktır” düşüncesinin yerleşmesine ve barışçıl çözümlerin gözardı edilmesine yol açıyor.
Sivil kitleleri hedefe dönüştürme
Dezenformasyon, yalnızca çatışmanın aktörlerini değil, taraflarla hiçbir ilgisi olmayan sivil halkı da hedef haline getiriyor.
Özellikle etnik, dini veya mezhebi kimlikler üzerinden yapılan çarpıtmalar, linç kültürünü ve kitlesel şiddeti tetikleyebilir.
Örneğin bir grubun çocukları öldürdüğü ya da ibadethaneleri yaktığına dair gerçek dışı haberlerin yayılması, o grubun tüm üyelerini hedef haline getirebilir ve sivillere yönelik saldırıları meşrulaştırabilir.
Yabancı müdahaleyi meşrulaştırma
Dezenformasyon, uluslararası kamuoyunu etkilemek için de stratejik olarak kullanılır.
Bir ülkenin veya grubun kimyasal silah kullandığı, soykırım yaptığı gibi doğrulanmamış veya çarpıtılmış bilgiler, başka devletlerin askeri müdahalesini meşrulaştırmak için zemin hazırlayabilir.
Kendi toplumunun gerçekleri görmesini engelleme
Çatışmalar sırasında sadece karşı taraf değil, toplumun kendi hükümeti ya da silahlı güçleriyle ilgili eleştiriler de dezenformasyonla bastırılabilir.
Gerçeklerin üzerinin örtülmesi, sorumluların hesap vermesini engellediği gibi çatışmaların daha da uzamasına neden olabilir.
Medya aracılığıyla yayılan yanlış bilgiler, çatışmanın psikolojik ve ideolojik altyapısını güçlendirerek savaşın sürekliliğini sağlayabilir.
Medya anlatısını yönetmek
Medya anlatılarını yönlendirmek veya yerel ya da uluslararası tepkileri kışkırtmak için sosyal medyayı kullanabilir. Ayrıca dezenformasyon, protesto, şiddet veya kitlesel seferberliğe yol açabilir.
Çelişkili ve sahte haberlere tekrar tekrar maruz kalmak, vatandaşların güvenini zedeler, diplomatik çabaları, barış süreçlerini veya insani müdahaleleri zorlaştırır.
Ulusal güvenlik için tehdit
Sonuç olarak hızla gelişen dijital çağda, sahte haberlerin ve yanıltıcı videoların yayılması artık yalnızca bir medya sorunu değil, aynı zamanda ulusal güvenlik ve uluslararası ilişkiler için bir tehdit haline geldi.
Yapay zeka veya deepfake teknolojileri kullanılarak üretilen videolar, izleyicinin duygularını manipüle eder ve eleştirel düşüncelerini etkileyebilir.
Medya, özellikle sosyal medya ve yapay zekanın yaygınlaşmasıyla birlikte, bu çatışmaları körüklemede ve kamuoyunu yanıltmada büyük rol oynuyor.
Medya propagandası savaşlarda sadece bir iletişim aracı değil, doğrudan bir silah olarak işlev görüyor.
Düşmanın insanlıktan çıkarılması, halkın savaş için motive edilmesi, yapılan askeri eylemlerin haklı gösterilmesi ve dünya kamuoyunun ikna edilmesi, hepsi medya yoluyla mümkün oluyor.
Bu nedenle savaş zamanlarında medyanın manipülasyon gücüne karşı eleştirel düşünce geliştirmek, barışçıl çözümler açısından büyük önem taşıyor.