Lübnan hükümeti, ABD ve İsrail'in baskısıyla, Hizbullah'ın silahsızlandırılması için bir takvim açıkladı ve ordunun yıl sonuna kadar tüm silahları devlet tekeline almayı hedefleyen bir plan ortaya koyacağını bildirdi.

Popüler Gazete'nin Arap medyasından aktardığına göre hükümetin bu adımı, İran destekli Hizbullah ve Emel Hareketi gibi Şii müttefikler arasında sert bir tepkiye yol açtı.

"Şii İkili" olarak bilinen Hizbullah ve Emel Hareketi, geçtiğimiz günlerde "silahsızlandırma" konusunun tartışıldığı kabine toplantısını protesto amacıyla terk etti.

İsrail'in saldırılarında ağır kayıplar veren ve Lübnan'daki siyasi ve askeri statüsü zayıflayan Hizbulllah, hükümetin kararını şu ifadelerle reddetti:

"Başbakan Nevvaf Selam hükümeti, Hizbullah'ın silahlarını alma kararıyla büyük bir günah işledi. Bu karar tamamen İsrail'in çıkarına hizmet ediyor."

Hizbullah, hükümetin kararını kesin bir dille reddetmesine rağmen henüz güç kullanarak karşılık vermedi. Bunun nedeni muhtemelen stratejisinde yaptığı değişiklik ya da savaş sonrası kapasitesinin zayıflaması olabilir.

Ancak İsrail tarafından öldürülen, eski Genel Sekreter Hasan Nasrallah, silahlarına karşı yapılacak herhangi bir eylemin iç savaşa yol açabileceği tehdidinde bulunmuştu.

Taraflar arasındaki bu gerilim, 1989 tarihli Taif Anlaşması'ndan bu yana devam eden devlet dışı silahlı grupların rolü hakkındaki derin soruları yeniden gündeme getirdi.

Anlaşma, Lübnan iç savaşını resmen sona erdirmiş ancak Hizbullah'ın silahlarına ilişkin sorunu çözümsüz bırakmıştı.

Sokakta gerginlik

Binlerce Hizbullah taraftarı, hükümetin silahlara ilişkin son kararını protesto etmek için sokaklara çıktı.

Birçok şehirde araç ve motosikletlerden oluşan büyük bir konvoyla hareket eden Hizbullah destekçileri, "Başbakan Siyonisttir" ve "Hükümetin düşmesini istiyoruz" sloganları atarak, dış baskılara boyun eğmeyeceklerini vurguladı.

Hizbullah'ın yakın müttefiki olan Şii Emel Partisi'nden destekçiler de gösterilere katıldı.

Protestocular ayrıca Beyrut'taki havaalanı yolunu kısa süreliğine kapattı, yine de artan endişelere rağmen henüz gösteriler büyümedi.

Ancak cumartesi günü Hizbullah'a ait bir silah tesisini denetlerken meydana gelen patlamada altı Lübnan askerinin ölmesiyle gerilim tırmandı.

Şu anda sokaklarda herhangi bir çatışma bildirilmese de, askeri birlikler acil durumlara hazırlık amacıyla birçok bölgede teyakkuz durumuna geçti. Bazı birlikler sokaklara konuşlanmaya başladı.

İç savaş olasılığını artıran dinamikler

Lübnan, mezhepsel güç paylaşımına dayalı bir siyasi sisteme sahip.

Hizbullah ise, sadece bir silahlı milis değil, aynı zamanda hükümetin içinde temsil edilen bir siyasi aktör.

Hizbullah, silahsızlandırılmasını “varlığına yönelik bir tehdit” olarak görürken, bu konuda yapılacak bir girişim Şii toplumu ayaklandırabilir.

Lübnan ordusu ile Hizbullah arasında çatışmanın çıkması halinde, bu hızla mezhepsel milis çatışmalarına dönüşebilir.

İsrail’in yapacağı bir baskı veya operasyon, içerideki tansiyonu iyice tırmandırabilir.

Ancak uzmanlara göre kısa vadede “sıcak çatışma” riskinden çok, parçalı silahlı çatışmalar, suikastlar, sokak gösterileri gibi sınırlı şiddet olayları daha muhtemel görünüyor.

Topyekün bir iç savaş, tarafların hepsinin kaybedeceği bir senaryo olduğu için şu an düşük ihtimal.

Fakat ülke kontrollü kaos” diyebileceğimiz, silahlı çatışmaların lokal bölgelerde yoğunlaştığı bir döneme girebilir.

Lübnan iç savaşı

Lübnan iç savaşı (1975–1990) 15 yıl sürdü ve ülke tarihinin en kanlı dönemi oldu.

1970’te Ürdün’den çıkarılan Filistinli silahlı gruplar (FKÖ) Lübnan’a geldi. Filistinli mültecilerin silahlanması farklı gruplar arasındaki sürtüşmeyi hızlandırdı.

13 Nisan 1975’te, Hristiyan Falanjist milisler tarafından Filistinli mültecileri taşıyan bir otobüse saldırı düzenlendi ve bu olay iç savaşı ateşleyen kıvılcım oldu.

Suriye, İsrail, İran, ABD, Fransa gibi aktörler farklı milis gruplarını destekleyerek çatışmayı körükledi.

1990'da sona eren iç savaşta yaklaşık 120.000–150.000 kişi öldü. 1 milyondan fazla kişi evini terk etti. Ekonomi çöktü, altyapı yıkıldı.

Savaş hala toplumun hafızasında olduğu için, taraflar bu felaketi tekrarlamaktan çekinebilir.

Ayrıca Suriye’deki iç savaşın şehirleri nasıl yok ettiğini, milyonlarca insanı mülteci haline getirdiğini ve ekonomiyi çökerttiğini gördüler.

Suriye savaşında farklı ülkelerin sahada vekil güçler üzerinden savaştığına tanık oldular.

Lübnanlılar, benzer bir senaryoda kendi ülkelerinin de İran, İsrail, Suudi Arabistan, ABD gibi aktörlerin vekil çatışma alanına dönüşeceğini biliyor.

Yine de uluslararası toplumun sürekli desteği ve Hizbullah'ın nihai yanıtı, Lübnan'ın gelecekteki gidişatını belirlemede belirleyici olacaktır.

Hizbullah'ın silahsızlandırılması, Lübnan’ı mezhepsel fay hatlarının yeniden harekete geçtiği, dış aktörlerin sahadaki nüfuz mücadelesini kızıştırdığı bir döneme sürükleyebilir.

Tam kapsamlı bir iç savaş şimdilik düşük ihtimal olsa da, siyasi krizin derinleşmesi ve yerel çatışmaların yayılması ülkeyi yeniden şiddet sarmalına çekebilir.

Kısacası, silahsızlandırma baskısı çözüm değil, aksine Lübnan’ı yeni bir istikrarsızlık döngüsüne sokma riski taşıyor.