İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, uluslararası toplum tarafından bugüne kadar tanınmamış olan “Somaliland Cumhuriyeti”ni bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanıdığını açıklaması tepkilere yol açtı.

Popüler Gazete'nin Şarku'l Avsat'tan aktardığı analize göre Netanyanhu'nun bu adımı Kızıldeniz, Babu'l Mendeb Boğazı ve Afrika Boynuzu’nda giderek sertleşen jeopolitik rekabetin yeni bir aşamasına işaret eden stratejik bir hamle olarak değerlendirildi.

Özellikle İsrail ile Yemen’deki Husi hareketi arasında tırmanan çatışmalar ve Kızıldeniz’de artan güvenlik tehditleri ışığında, bu tanımanın zamanlaması ve olası sonuçları bölgesel dengeler açısından kapsamlı soru işaretlerini beraberinde getirdi.

Bölgesel analistlere göre, İsrail’in bu düzeyde ilk kez attığı söz konusu adım, Husilere yönelik doğrudan bir siyasi baskı mesajı niteliği taşıyor.

Analistler, tanımayı aynı zamanda Babu'l Mendeb’e komşu bölgelerde nüfuz haritalarını yeniden şekillendirmeye dönük diplomatik bir “kıskaç” girişimi olarak yorumladı.

Somaliland hakkında

Somaliland, Somali merkezi hükümetinin çöküşünün ardından 1991 yılında tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etmiş, ancak bugüne kadar hiçbir ülke tarafından resmen tanınmamış bir bölge konumunda.

Mogadişu yönetimi, Somaliland’ın ayrılık talebini reddetmeyi sürdürüyor.

2024 yılı boyunca ise Etiyopya’nın, Somaliland’ın deniz çıkışı üzerinden Kızıldeniz’e erişim sağlamaya dönük girişimleri, Addis Ababa ile Mogadişu arasında ciddi bir krize yol açtı.

Mısır ve birçok Arap ülkesi bu girişimlere karşı çıkarken, Türkiye Etiyopya’yı geri adım atmaya ikna etmek amacıyla arabuluculuk rolü üstlendi.

Husilerin kuşatılması

Yemen’in karşı kıyısında, Aden Körfezi boyunca uzanan Somaliland, Asya ile Avrupa arasındaki en kritik deniz geçitlerinden biri olan Babu'l Mendeb Boğazı’na hakim bir konumda bulunuyor.
 
Bu boğaz son yıllarda Husi milislerinin füze ve SİHA saldırılarına sahne oldu ve küresel ticaret akışı ciddi şekilde etkilendi.
 
Uzmanlar, İsrail’in tanıma kararının bu nedenle sembolik olmaktan öte sonuçlar doğuracağını vurguluyor.

İsrail'in tanıma adımı, Husilerin denizcilik hatlarına yönelik saldırılarını artırması halinde İsrail’e Kızıldeniz’deki operasyonlarını destekleyecek veya tamamlayacak alternatif bir coğrafi alan sunuyor.

Bu çerçevede İsrail, Somaliland’ı yalnızca diplomatik bir kazanım olarak değil; deniz yollarını izlemek, İran ve Husilerin bölgedeki etkisini sınırlamak ve İsrail’in deniz ticaretini tehdit eden kapasiteyi zayıflatmak için stratejik bir dayanak noktası olarak görüyor.

Uzmanlara göre, 740 kilometrelik kıyı şeridine sahip olan Somaliland, Aden Körfezi ile Kızıldeniz’in kesiştiği noktadaki konumuyla İsrail açısından son derece cazip bir jeostratejik alan sunuyor.

Buna karşın bazı gözlemciler, İsrail’in Somaliland’ı tanımasının Babu'l Mendeb’deki hassas dengeleri daha da kırılgan hale getireceğini ve seyrüsefer güvenliğini tehdit ederek bölgesel gerilimi artıracağını savunuyor.

Uzmanlar, İsrail’in bu adımını, Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz’de daha kalıcı bir varlık tesis etme girişimi olarak okuyor, İsrail’in tanıma kararının ilerleyen dönemde Somaliland ile güvenlik işbirliği, hatta askeri üs seçeneklerini gündeme getirebileceğini de göz ardı etmiyor.

İsrail’in Husilere yönelik saldırıları Temmuz 2024’te başlamış, 2025 yılıyla birlikte operasyonların yoğunluğu artmıştı.

Bu süreçte en az 14 saldırı düzenlenmiş, Hodeidah Limanı defalarca hedef alınmış, ardından Husi yönetimi ve üst düzey askeri liderlerin vurulduğu kapsamlı bir operasyon gerçekleştirilmişti.

Karara tepkiler

Netanyahu’nun kararı, Somali Federal Hükümeti başta olmak üzere bölgedeki birçok aktör tarafından sert şekilde eleştirildi.

Mogadişu yönetimi, Somaliland’ın Somali’nin “ayrılmaz parçası” olduğunu vurgulayarak, İsrail’in tanıma adımının uluslararası hukuka ve Afrika Birliği’nin sınırların dokunulmazlığı ilkesine aykırı olduğunu savundu.

Afrika Birliği kaynakları da, tek taraflı tanımaların Afrika Boynuzu’ndaki kırılgan dengeleri daha da istikrarsızlaştırabileceği uyarısında bulundu.

Arap dünyasında ise kararın, Gazze savaşı ve İsrail’in bölgesel askeri hamleleriyle birlikte okunması gerektiği vurgulandı.

Bazı Arap başkentlerinde, bu adımın Kızıldeniz’i yalnızca bir ticaret hattı olmaktan çıkarıp doğrudan bir askeri rekabet alanına dönüştürebileceği endişesi dile getirildi.

Sonuç

Somaliland, uzun süredir bölgesel ve küresel güçlerin ilgi odağında.

Kendi para birimi, ordusu ve polis gücü bulunmasına rağmen uluslararası tecrit nedeniyle ekonomik zorluklarla karşı karşıya.

Son yıllarda Etiyopya, Mısır ve Somali arasında yaşanan diplomatik gerilimler, Berbera çevresinde olası Amerikan askeri üssü iddiaları ve Filistinlilerin bölgeye yerleştirilmesi yönündeki söylentiler, Somaliland’ı Afrika Boynuzu’ndaki büyük jeopolitik satrancın merkezine yerleştirmiş durumda.

Bu tablo içinde İsrail’in tanıma kararı, yalnızca Somaliland’ın statüsüne dair değil; Kızıldeniz’in gelecekte nasıl bir güvenlik mimarisiyle şekilleneceğine dair de yeni bir dönemin habercisi olarak okunuyor.

İsrail'in adımı, bir yandan İsrail’in Husilere karşı stratejik manevra alanını genişletmeyi hedeflediğini gösterirken, diğer yandan bölgeyi daha karmaşık ve çok katmanlı bir güvenlik denklemine sürüklüyor.