İran stratejik Hürmüz Boğazı'nı kapatırsa ne olur?
Şu an geçiş devam ediyor
ABD liderliğindeki çokuluslu Birleşik Deniz Kuvvetleri (CMF), İsrail'in İran'a yönelik büyük çaplı saldırılarına rağmen, ticari nakliyenin Hürmüz Boğazı'ndan geçmeye devam ettiğini ancak bazı gemi sahiplerinin bölgeden uzak durmak istediğini bildirdi.
CMF tarafından dün yapılan açıklamada, "Hürmüz Boğazı açık kalmaya devam ediyor ve ticari trafik kesintisiz devam ediyor. Yine de yaşanan olaylar, bölgesel bir çatışma olasılığını yükseltiyor" denildi.
Buna ek olarak, İsrail'in İran'a yönelik saldırısının ardından Yunanistan ve İngiltere'nin ticari nakliye gemilerine Aden Körfezi'nden geçmekten kaçınmaları ve Hürmüz Boğazı'ndan geçen tüm seferleri kaydetmeleri yönünde tavsiyede bulunduğu bilgisi verildi.
Uluslararası Bağımsız Tanker Sahipleri Derneği (INTERTANKO) ise, "Hürmüz Boğazı, petrol tankeri ticareti için hayati ve yeri doldurulamaz bir su yoludur ve nakliyenin serbest dolaşımına yönelik herhangi bir engel veya tehdit, küresel ekonomi üzerinde önemli bir etkiye sahip olacaktır" şeklinde bir açıklama yaptı.
Hürmüz Boğazı'nın önemi
Umman ile İran arasında yer alan Hürmüz Boğazı, kuzeyde Körfez'i, güneyde ise Umman Körfezi ve Arap Denizi'ni birbirine bağlıyor.
En dar noktası 33 kilometre genişliğinde olan boğazın giriş ve çıkış şeritlerinin genişliği her iki yönde de 3 kilometreyi geçmiyor.
Bu dar yapı, dünya enerji ticaretinin kalbinde yer alan boğazı olası bir çatışmada son derece savunmasız ve stratejik kılıyor.
Dünya petrol tüketiminin yaklaşık beşte biri, yani günde yaklaşık 20 milyon varil petrol, kondensat ve yakıt boğazdan geçiyor.
OPEC üyeleri olan Suudi Arabistan, İran, BAE, Kuveyt ve Irak ham petrollerinin çoğunu boğazdan, özellikle Asya'ya ihraç ediyor.
Dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihracatçısı olan Katar, ürettiği LNG'nin neredeyse tamamını Boğaz'dan geçiriyor ve bu da küresel LNG kullanımının yaklaşık dörtte birini temsil ediyor.
Alternatif bir deniz rotası bulunmaması, boğazın önemi daha da kritik hale geliyor.
İran'ın Hürmüz Boğazı'nı kapatması durumunda dünya genelindeki petrol akışının yüzde 20'sinin etkilenebileceğinden endişe ediliyor.
Hürmüz Boğazı'nın kapatılması halinde petrol fiyatları varil başına 120-130 dolar seviyesine yükselebilebilir.
Böyle bir durumda enerji ithalatına bağımlı olan Avrupa ülkeleri başta olmak üzere küresel çapta enflasyon körüklenebilir.
Nakliye rotalarının sekteye uğraması halinde hammadde, tarım ve tüketim ürünlerinde tedarik zinciri bozulabilir. Tüm dünyada nakliye maliyetleri, enflasyon ve gıda fiyatları bundan etkilenebilir.
Aynı zamanda küresel enerji krizi yaşanabilir. Bu durumdan Avrupa, Çin ve Hindistan çok ciddi etkilenir.
İran Hürmüz Boğazı’nı kapatabilir mi?
Bu hem askeri, hem jeopolitik, hem de ekonomik yönleri olan, çok katmanlı bir soru.
İran Devrim Muhafızları’nın deniz gücü, bu bölgede çok aktif. Deniz mayınları, sürat tekneleri, SİHA'lar ve denizaltıların yanı sıra kıyıdan fırlatılan füzelerle tankerleri ve ticaret yollarını tehdit edebilir.
Yani İran Boğazı kısmen veya geçici olarak “geçilemez” hale getirebilir. Ticari tankerleri korkutup geçişi durdurabilir, enerji piyasasını alt üst edebilir.
Ancak Bahreyn'de bulunan ABD Beşinci Filosu, bölgedeki ticari nakliyeyi korumakla görevli ve bölgedeki askeri üstünlük hala Batı güçlerinde bulunuyor.
Bu nedenle asimetrik savaşta güçlü olan ABD gibi dev bir donanmayla doğrudan savaşmaz, ama kısmi felç yaratabilir.
Hürmüz Boğazı bir uluslararası geçiş koridoru olduğu için Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne (UNCLOS) göre ticari gemilere açık olması gerekiyor.
İran bu sözleşmeye taraf değil ama teamül hukuku gereği bu kurallara uymak zorunda. İran bunu yaptığında uluslararası müdahale meşru hale gelir.
ABD, İngiltere, Fransa, İsrail müdahale edebilir. Bölgesel savaş riski doğabilir.
Diğer yandan İran içinde ekonomi çökebilir, halk baskısı artabilir, rejim zor durumda kalabilir.
Sonuç olarak İran, Hürmüz Boğazı’nı teknik olarak kısa süreliğine kapatabilir, ama bu İran için de yıkıcı sonuçlar doğurur.
Bu nedenle bu tehdit daha çok stratejik bir blöf, bir pazarlık kozu olarak görülebilir.