Bir zamanlar Lübnan'ın siyasi ve askeri yapısını yeniden şekillendiren bir güç olan Hizbullah, artık varoluşsal bir krizle karşı karşıya.

Popüler Gazete'nin Yasin K. Fawaz imzalı analizden aktardığına göre bir zamanlar İsrail'e karşı direnişi ve kararlı anti-emperyalist ideolojisiyle tanımlanan hareket, iç bölünmeler, bölgesel zorluklar ve liderlik çalkantılarıyla boğuşan parçalanmış bir yapıya dönüştü.

Hizbullah eski Genel Sekreterleri Hasan Nasrallah ve Haşim Safieddin'in 23 Şubat'ta düzenlenen cenazeleri, grubun değişen talihini sert bir şekilde hatırlattı.

Nasrallah'ın ölümünün ardından Genel Sekreter olarak atanan Safieddin, bu görevi yalnızca birkaç gün sürdürdükten sonra, o da İsrail hava saldırısının kurbanı oldu ve bu durum hareket içindeki kayıp duygusunu daha da derinleştirdi.

Hizbullah, azalan siyasi ve askeri etkisi, iç parçalanma ve değişken bir bölge ile belirsiz bir gelecekle boğuşuyor.

Hizbullah nasıl ortaya çıktı?

Hizbullah'ın yolculuğu, İsrail'in 1982'deki Lübnan işgalinin ardından bir direniş hareketi olarak başladı.

Sarsılmaz bir meydan okuma mesajıyla Hizbullah, İsrail'in Lübnan'ın güneyine yönelik işgaline karşı bir araya gelerek, Şii direnişinin simgesi haline geldi.

Yıllarca, kendisini Lübnan egemenliğinin koruyucusu olarak konumlandırarak meşruiyetini pekiştirdi ve anti-emperyalist söylemi Arap dünyasında ona destek kazandırdı.

Grubun bir zamanlar güçlü askeri kanadı, 2006 savaşında İsrail'e ezici bir darbe indirmekle itibar görürken, şimdi dağılmış durumda.

İsrail'in geçtiğimiz yıl düzenlediği yoğun hava saldırılarıları, grubun askeri altyapısını harabeye çevirdi.

İsrail ayrıca, binlerce Hizbullah üyesinin taşıdığı çağrı cihazları ve telsizleri patlattı. Genel sekreterleri başta olmak üzere Hizbullah liderlerinden çoğunu öldürdü.

Bir zamanlar Lübnan'da özgürce faaliyet gösterebilen Hizbullah, şimdi hayatta kalma mücadelesi veriyor.

Lübnan'da yaşanan ekonomik çöküş, siyasi felç ve toplumsal huzursuzluk daha ağırlaştı.

Bu bağlamda, bir zamanlar Lübnan'ın Şii nüfusunun koruyucusu rolünü üstlenen Hizbullah, artık toplumunun artan taleplerini karşılayamıyor.

Ekonomik krizler ve Hizbullah'ın istikrar vaatlerini yerine getirme yeteneğinin azalması, destek tabanını da kaybetme riskini doğurdu.

Nasrallah'ın mirası

Hasan Nasrallah'ın liderliği, yaklaşık 30 yıl boyunca Hizbullah'ın kimliğinin temel taşıydı.

Karizmatik, stratejik ve direnişin öncüsü olan Nasrallah, örgüt içinde ve destekçileri arasında efsanevi bir statüye sahipti.

Güçlü hitabı ve ustaca siyasi manevraları, Hizbullah'ın Lübnan'ın iç işlerinin çoğunu kontrol etmesini ve "devlet içinde bir devlet" gibi hareket etmesini sağladı.

Hizbullah için Nasrallah yalnızca bir lider değil, aynı zamanda direniş davasının somutlaşmış haliydi.

Nasrallah'ın cenaze töreni, Hizbullah tabanının sadakatinin bir kanıtıydı. Binlerce kişi, sadece bir liderin yasını tutmak için değil, aynı zamanda Hizbullah'ın davasına olan bağlılıklarını yeniden teyit etmek için Beyrut sokaklarını doldurdu. 

İdeolojik temel: İman ve şehitlik

Hizbullah'ın ideolojik temeli, hareketin kalbi olmaya devam ediyor.

Grubun, "Aşağılanmayı kabul etmek bizden uzak olsun" sloganı, Hizbullah saflarında birleşme çağrısı olarak yankılanmaya devam ediyor.

Grubun üyelerini dava uğruna feda etmeye istekli olması, destekçilerine bir kimlik ve amaç duygusu sunuyor.

Yine de, şehitlik ve direnişe güvenmek, şu an Hizbullah'ı hayatta kalmasını tehdit eden daha geniş bölgesel değişimler ve iç krizlerden korumak için yeterli olmayabilir.

Gruba ait binalar ve altyapının yıkılması, artık sadece ideolojik veya askeri değil, aynı zamanda derinden mali bir zorluk ortaya çıkardı.

Hizbullah, 2006'da bir ay süren İsrail-Hizbullah savaşından sonra, müttefiki İran'ın desteğiyle 2,8 milyar dolarlık yeniden yapılanmanın çoğunu finanse etti.

Tahran onlarca yıldır, İsrail'in etrafında bir ateş halkası oluşturan "Direniş Ekseni" adını verdiği bölgesel bir ittifaka silah ve para yatırdı.

Binlerce iyi eğitimli milis ve uzun menzilli hassas güdümlü füzeler de dahil olmak üzere geniş bir cephaneliğe sahip grup, İran'ın nükleer tesislerine yönelik olası bir İsrail saldırısına karşı caydırıcı rol oynadı.

Ancak şu an Hizbullah, kendisi de ağır bir ekonomik krizle boğuşan İran'dan aynı düzeyde mali desteğe artık güvenemiyor.

Bu arada, uzun süredir felç olmuş Lübnan hükümeti de yardım edecek durumda değil.

Bu zorluklar ışığında, Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, yeniden yapılanmayı finanse etmenin Lübnan devletinin sorumluluğu olduğunu belirterek, devletin halkının ihtiyaçlarını karşılaması gerektiğini vurguladı.

Ancak, birçok Lübnanlı milletvekili, hükümetin mali krizine işaret ederek, bu talebi reddetti.

Şimdi, hükümete danışmadan İsrail ile çatışmayı başlatan Hizbullah, yeniden yapılanma yükünü güçsüzleştirdiği bir hükümete aktarıyor.

Hizbullah vaatlerini yerine getirmek için mücadele ederken, özellikle Şii topluluğundaki destekçileri arasında sabır tükenmeye başlıyor.

Yıllardır Hizbullah'ın otoritesi ve etkisi, ister mali yardım, ister sosyal hizmetler veya koruma yoluyla olsun, destekçilerine destek sağlama becerisine dayanıyordu.

Tedarik hattı kesildi

Hizbullah'ın akibeti, Suriye'de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından kökten değişti.

Hizbullah, on yıldan uzun süredir, İran'dan Lübnan'a silah, fon ve lojistik destek hareketini kolaylaştıran hayati bir tedarik yolu olan önemli bir koridor olarak Suriye'ye güveniyordu.

Bu can damarı, grubun askeri gücünü sürdürmesine, operasyonlar yürütmesine ve Lübnan içi ve dışında hakimiyetini güvence altına almasına olanak sağladı.

Hizbullah'ın bir zamanlar Suriye topraklarından geçen, İran'dan silah ve malzeme kaçakçılığı için hayati önem taşıyan güvenilir tedarik hatları kesilmiş durumda.

Suriye olmadan Hizbullah'ın askeri kabiliyetlerini ve operasyonel erişimini sürdürme kabiliyeti sekteye uğruyor.

Böylece, Lübnan'da ve daha geniş bölgedeki geleceği her zamankinden daha belirsiz hale geliyor.

Kısacası, Hizbullah tarihindeki en zor anlardan biriyle karşı karşıya. Tedarik hatları kopmuş ve mali kaynakları kurumuşken, grup operasyonel kapasitesini korumak için mücadele ediyor.

Jeopolitik manzara değişirken ve iç hayal kırıklıkları artarken, Lübnan'ın önde gelen direniş hareketi olarak rolü tehdit altında.

Direniş üzerine kurulu bir grup olan Hizbullah, bölgesel bir oyuncu ve ulusal koruyucu olarak rolünün giderek belirsizleştiği bir çağda ayakta kalabilir mi?

Bir direniş hareketinden Lübnan'ın sorunlu sularında yol alabilecek siyasi bir varlığa dönüşebilir mi, yoksa şehitlik mitine ve artık eskisi kadar güçlü yankılanmayan bir direniş anlatısına bağlı mı kalır?

Hizbullah silahları teslim eder mi?

İsrail-Hizbullah arasında varılan ateşkes anlaşması, Hizbullah'ın stratejik silahlar da dahil elindeki tüm silahları Lübnan ordusuna teslim etmesini şart koşuyor.

Hizbullah lideri Naim Kasım geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, İsrail'in 27 Kasım 2024'te varılan ateşkese rağmen saldırılarını sürdüğüne dikkat çekerek, "İsrail silah bırakmadıkça bizden bunu istemeyin" dedi. 

Ancak Lübnan'ın yeni liderleri, bu konuda hızlı hareket etmeleri için baskı altında.

Yine de, Hizbullah'ın silahsızlandırılmasının, grubun kemikleşmiş taban desteği göz önüne alındığında, güç yoluyla gerçekleştirilemeyeceği ortada.

Bir çok gözlemci, böyle bir adımın Lübnan'da iç savaşa neden olabileceği konusunda uyarıyor.

Sonuç olarak, Hizbullah'ın savaştan önceki haline dönmesi de pek olası değil. Bu nedenle silahsızlanma bir zamanlar olduğu kadar "imkansız" olmayabilir.